GeriKadın Sağlığı Savunma mekanizmaları hasta edebiliyor
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Savunma mekanizmaları hasta edebiliyor

"Hayat kimi zaman çok zor olabiliyor! Yine de çoğumuz sorunların üstesinden gelip yolumuza devam etmeyi başarabiliyoruz. Uzmanlar bunu kurduğumuz savunma mekanizmalarına bağlıyor. Ancak savunma mekanizmalarımızın kalıcı hale dönüşmesi de bize yarar yerine zarar verebiliyor!"

Her insanın kendisini rahatsız eden bazı gerçeklerden kaçabilmek ve topluma uyum sağlayabilmek için denediği çeşitli yollar var. İşte savunma mekanizmaları olarak adlandırılan davranış biçimleri de var olan sorunları geçici bir süre için de olsa zihinden uzaklaştırmak, üzerini örtmek, görmezden gelmek amacını taşıyor. Ancak savunma mekanizmalarının hiçbiri sorunu çözmüyor, tümüyle ortadan kaldıramıyor.

Üstelik sık kullanılması, bir başka deyişle kalıcı hale gelmesi durumunda da pek çok psiruhsal hastalık gelişebiliyor. Uzmanlar, sanılanın aksine savunma mekanizmalarının bilinçdışı geliştiğinin altını çiziyorlar. Bu yüzden insanları ardına sığındıkları savunma mekanizmaları nedeniyle yargılamamak gerekiyor.

Savunma mekanizmaları psikolojimiz üzerinde nasıl bir etki yaratıyor ve ne zaman tehlikeli boyutlara ulaşıyor? Bu soruların yanıtlarını alabilmek için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Şeref Özer ile Dr. Murat Erkıran'ın kapısını çaldık!

İd, ego ve süper ego belirliyor

Ünlü psikanalist Freud, kişiliği id, ego ile süper egodan oluşan ve birbirleriyle etkileşim halinde olan bir sistem olarak görüyor. Bilinçdışı katmanı olarak nitelendirilen id; kalıtsal olarak gelen, içgüdüleri içeren ve doğuştan var olan psikolojik eğilimlerin tümünü oluşturuyor.

Açlık, susuzluk ve cinsellik bireyin yaşantısını sürdürebilmesi için en gerekli olan en temel ihtiyaçlarımız. İd de yaşamımızı sürdürebilmemiz için bu tür temel ihtiyaçlarımızı belirtiyor ve onların anında yerine getirilmesini bekliyor.

Süper ego da ahlak gözcüsü gibi davranıyor. İçinde bulunduğumuz yaşam şartlarına, toplumsal geleneklerimize, aile yapımıza, hatta yasalara göre şekillenen bir katmanı oluşturuyor. Dolayısıyla 'id'in istekleri kendi yapısına uymuyorsa buna karşı çıkıyor. Ego ise 'id'i denetim altında tutmaya çalışan bir katman.

'İd'in kontrolsüz dışavurumlarına engel olmak ya da en azından kaygı ile korku tehdidini azaltmak için onu kontrol etmeyi hedefliyor.

Ruhsal yapıyı düzenliyor, denge ve uyum sağlamaya çalışıyor. Bunun için 'id' ile süper egonun birbirleriyle çatışma durumunda olan istekleri arasında bir uzlaşma sağlamak gibi önemli bir rol üstleniyor.

Ruhsal katmanlar uzlaşamazlarsa


Eğer bilinçdışından, yani id'den gelen istekler süper egonun kabullenemeyeceği kadar sosyal ya da ahlaki değerlere aykırıysa, işte o zaman çatışmalar gelişiyor. Bunun sonucunda da bireyin ruhsal bütünlüğü bozulmaya başlıyor.

Ego ise bu gerginliği ortadan kaldırmak için öncelikle ihtiyacı bastırmaya çalışıyor ki, bu da en temel savunma mekanizmasını oluşturuyor. Ancak bastırma mekanizması olağanüstü bir enerji gerektirdiği için vücut zamanla yoruluyor. O zaman devreye diğer savunma mekanizmaları giriyor.

Hastalığa dönüşebiliyor!

Savunma mekanizmaları bizi rahatsız eden duygu ya da düşüncelerden geçici olarak uzaklaşmamızı sağlıyor.

Ancak bu mekanizmalar kalıcı olarak kullanılmaya başlanırsa, o zaman davranış ve dünyayı algılama biçimi haline geliyor. Bunun sonucunda da psikiyatrik hastalıklar gelişmeye başlıyor.

Örneğin çok sevdiğimiz bir yakınımız öldüğünde sanki hálá yaşıyormuş gibi duyguya kapılıp; kapı çaldığı zaman sanki o gelecekmiş gibi düşünebiliriz.

Yas döneminde, bu savunma mekanizmasını kullanarak ruhsal bütünlüğümüzü korumuş oluyoruz. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen hálá sevdiğimiz kişinin ölmediği duygusuna kapılıyorsak, işte o zaman tehlike çanları çalmaya başlıyor demektir.

Kalıcı olarak kullanılan savunma mekanizmaları; paronoid kişilik bozukluktan obsesif kompülsif bozukluğuna, depresyondan panik bozukluğa kadar pek çok hastalığa yol açıyor.

Savunma mekanizmaları ruhsal bütünlüğü bozmaya başladığında öncelikle hastalığın tanısı konuluyor, ardından hastanın hangi savunma mekanizmalarını kullandığı belirleniyor.

False