GeriKadın Sağlığı Bitkisel İlaçlar Güvenilir mi?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Bitkisel İlaçlar Güvenilir mi?

"Bazılarına göre Doğa Ana'nın tıbba armağanı olan şeyler sağlığınız için tehlikeli de olabilir. Kilo vermemize, daha iyi uyumamıza, enerjimizin artmasına, stres ve endişeyi üzerimizden atmamıza, alerjimizin tedavisine ve bağışıklık sistemimizin güçlenmesine yardımcı olsun diye şifalı otlar alıyoruz."

Şifalı bitkiler ABD'de yılda 4.2 milyar dolarlık bir sektör oluşturmakta.
Peki gerçekten ne aldığımızı biliyor muyuz? Uzmanlar şifalı otlarla ilgili bir yığın kafa karıştırıcı bilgi arasında gerçeklerin gölgede kaldığını dile getiriyorlar.

Tıpta kullanılan bitkiler konusunda uzman olan kişiler şifalı otlarla ilgili en büyük yanlış kanının 'doğal' olanın zaten 'güvenli' anlamına geldiği düşüncesi olduğunu dile getiriyorlar.
Kaygı dindirici ot kava ile ilgili son zamanlarda ortaya çıkan endişeler daha temkinli olma gereğini vurguluyor. Karaciğer yetmezliği de dahil olmak üzere karaciğer için taşıdığı risklere ilişkin, Avrupa'da gündeme gelen son raporlardan sonra bazı ülkelerde kava hakkında uyarılar yayınlandı; Fransa bu bitkiyi içeren ürünlerin satışını askıya aldı. Bu ülkede FDA (Gıda ve İlaç Müdürlüğü) kavayı henüz piyasadan çekmedi ancak uyarılar yayınladı.

Uzmanlar bitkissel ilaçların kapsamlı bir incelemeden geçtiğini ve Avrupa'da yıllardır güvenle kullanıldığını kabul etse de uygulamanın daha makul bir düzeye çekilmesi konusnuda ısrarlılar. Doğa Ana'nın bize sunduğu bu inanılmaz bileşikleri nasıl kullanacağımızı anlamak için ek araştırmalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorlar.

Bitkilerin yan etkileri

Bir çoğumuz bitkilerin reçeteli ilaçlar karşısında daha güvenli bir alternatif oluşturduğunu sanırız, ancak bitkiler farmakolojik olarak etkin maddeler ihtiva etmektedir, dolayısıyla belli durumlarda en az yapay bileşikler kadar zehirli olabilir. Örneğin, kalbindeki çarpıntıların denetimi için reçeteli ilaç kullanmaya başlayan ABD'li bir hastanın baş dönmesi ve nefes darlığı gibi semptomları geçmek bilmiyordu. Yaklaşık altı ay sonra dergide kendisindeki semptomların kilo vermek için kullandığı işlenmemiş efedra (deniz üzümü) ile bağlantılı olduğunu konu alan bir makale okuyunca ürünü almayı bıraktı. Semptomları tamamen ortadan kalkmıştı.

Kilo verme ya da keyfi yerine getirme amacıyla salık verilen devaların çoğunda bulunan efedra (deniz üzümü, mahuang olarak da bilinir) araştırmalara göre bazı insanlarda sağlık açısından riskli olabilir. Bazı tanıların zor koyulmasında da bitkilerin sanık sandalyesinde olmasından şüphelenilmektedir.

Etkileşim Alarmı

Bitkilerin reçeteli ilaçlarla etkileşime girebileceğine dair kanıtlar artmakta. FDA (Gıda ve İlaç Müdürlüğü) 2000 yılının Şubat ayında anti-depresan olarak kullanılan St.John's wort (Aziz John otu) adlı bitkinin aralarında kalp hastalığının tedavisi için kullanılan ilaçlar, kanser ilaçları; depresyon ve nöbet ilaçları da bulunan çok sayıda ilacın etkililiğini azaltabileceğini belirten bir kamu sağlığı bülteni yayınladı.

Sarmısak, tarçın ve gingko gibi bitkiler özellikle bir süredir pıhtılaşmayı önleyici ilaç alan kişilerde pıhtı hücresi etkinliğini ve kanda pıhtılaşmayı engelleyebilir.

Bitki-ilaç etkileşimlerinin olasılık oranı akıllara durgunluk verecek kadar yüksek. Uzmanlara göre bitkiler başka bir ilacın emilimini etkileyebilir. İlacın etkilerini yükseltebildiği gibi azaltabilir. Olası etkileşimler konusunda doktorunuz ya da eczacınıza danışmanız gerekiyor.

Ameliyathanedeki Riskler

Cerrahi müdahale şifalı ot kullanan kişilerde kendine özgü olası riskler barındırıyor. Ameliyat esnasında hayati tehlike barındıran ve şifalı bitkilerle ilgili olan sayısız reaksiyon vakası yaşadıklarını belirten doktorlar hastalara ameliyattan iki hafta önce kullandıkları tüm şifalı otlara ara vermelerini tavsiye ediyorlar. Efedra (deniz üzümü) kan basıncı ve kalp atış hızında ciddi oynamalara yol açabilirken kava ve kedi otu da anestezinin etkilerinin süresini uzatabiliyor.

Küçük işlemlerde bile sorunlarla karşılaşılabilir. Doktorlar belli şifalı otları kullanan kimselerde diş temizliği veya ağza cerrahi müdahale esnasında ya da akabinde genellikle daha fazla kanama olduğunu belirtiyorlar.

Elde ne var?

Şifalı otlarla ilgili başka bir büyük sorun da kalite kontrolüyle ilgili. Şifalı otlar ilaç değil de beslenmeyi tamamlayıcı maddeler olarak sınıflandırıldığından FDA (Gıda ve İlaç Müdürlüğü) onayına tabi değil. Raflardaki bitkisel ürünleri test eden sayısız kuruluş bu ürünlerden birçoğunun iddia edildiği gibi olmadığını ortaya çıkardı. Ürünlerin içinde böcek zehiri, kurşun gibi ağır metaller bulunduğu ve bakterilerin bulaştığı tespit edildi.

Geleneksel tıp ekolünden gelen doktorların çoğu şifalı otların kullanımına tamamen karşı değil ancak temkinliler. Son araştırmalarda şifalı otların etkili olduğunun ortaya konduğunu belirtiyorlar. Doğanın ecza dolabının kapağı aralansa da şimdilik Pandora'nın ilaç kutusu olmaktan öteye gidemediğini dile getirerek daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyorlar.

Şifalı otlardan kimler kaçınmalı?

· Kanser hastaları. İlaç tedavisi görüyorsanız ilaçlarınızı gereken düzeyde alamayabilirsiniz çünkü şifalı otlar karaciğerin ilaçları işleme yetisine müdahalede bulunabilir. Ayrıca şifalı ot kullanan bazı hastalar radyasyon tedavilerinden sonra güneş yanığına benzer şiddetli tepkiler verebilir çünkü bazı bitkiler ışığa duyarlılığı artırır.

· Çocuklar. Doktorlara göre, bitkilerin çocuklar üzerindeki etkisine dair sağlam veriler olmaksızın bu kimyasalların onları nasıl etkileyebileceği konusunda emin olunamaz.

· Hamile ya da lohusa kadınların yanısıra hamile kalmaya çalışan kadınlar. Bazı şifalı otlar rahmi uyarıcı etkiler taşıyabilir, hamileyken bundan kaçınmanız gerektiği açıktır.

· Şeker gibi kronik bir hastalığı bulunan hastaların ya da düzenli bir biçimde çok sayıda ilaç alanların (reçeteli ya da reçetesiz) şifalı ot kullanmadan önce doktorlarına danışmaları gerekiyor.

False