GeriAşk İki kişilik yalnızlık
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

İki kişilik yalnızlık

"Geçmişte bakışlarında hayranlık olurdu. Oysa artık sadece birbirine yenik düşmüş bir çift yürek ve tesadüfen buluştuğunda buz gibi bakan bir çift gözden ibaret ilişkimiz... Bunun ötesinde daha acıtıcı ne olabilir ki?"

Oyuncuydu yani kendini sahnede iyi hissedenlerden. Bir gün ansı­zın tam 30 yıllık karısını güzel bir kadın için terk etti. Geçen gün seyrettim. Artık daha bir yüksek oynuyor. Geçmişte kalan kadına haksızlık yaptığını düşünenlere cevabı sahnede sergilediği enerjiyle veriyor. Nasıl davranmalıydı pe­ki? Okul yıllarında tanıştığı, aşık olduğu ve pek çok hikayenin altına imza çaktığı bu ka­dından, karısından ayrılmamalı mıydı? O vakit mi daha dürüst davranmış olacaktı? Ya karısı yani o anda artık karşısındaki ka­dın o vakit daha mı mutlu olacaktı? Bu üç­gende üç kişi de mutsuz olmayacak mıydı peki? Bu üçgende üç kişi de mutsuz, üç ki­şi de nedensiz bir küslüğün içinde olmaya­caklar mıydı? Üstelik de birbirlerine karşı...

Bedel her iki türlü de ağırdı. Şansını hiç olmazsa sahici, samimi ve gerçek olandan yana kullandı. 15 dakika içinde bavullarını topladı ve o anda sevdiği kadının yanına koştu. O gece farklı farklı evlerde buruk bir acı paylaşılıyordu. Ortak duyguları sevmek olan...

Yanlız bir kadın anılarına gömülmüş bu yanlızlığı şarabıyla paylaşırken birbirini seven bir çift yürek ondan daha iyi durum­da değillerdi. Kadının yanlızlığından kendi­lerini sorumlu tutarken vicdan azabıyla en­teresandır ki birbirlerine daha çok sarılı­yorlardı. Bu hikayenin üstünden çok uzun zaman geçti. Tam iki buçuk sene, o çift bu­gün evli. Kadın İzmir Karşıyaka'da oğlu ile birlikte yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşına artık daha iyi olduğunu anlatıyor­du. Daha da enteresan olanı dün kızdığı es­ki eşi için aynen şu cümleler dökülüyor dudaklarından; "O doğru olanı yaptı. Biz artık iki kardeş gibi olmuştuk. Duyuyorum çok mutlularmış. Onlar adına çok seviniyorum. Benim için de şans hala söz konusu. Artık geceleri yastığımı gözyaşlarım ıslatmıyor."

Hayattan bir alıntıydı yukarıdaki satırlar! Gerçeğin kendisiyle devam ediyoruz. Bir kadın anlatıyor. "Anlatırım ama fotoğraf çetirmek istemiyorum," diyor. Biz de ısrar yok teklif var. Biz sizin fotoğrafınızı değil röntgeninizi çekmek isteriz diyecek oluyo­ruz ki kadın koşarak içeri gidiyor döndüğünde çırılçıplak bir kadınla beraberiz. "Ben hazırım," diyor.

"Korkular! Ya başaramazsam. Yalnızlık! Benim için nasıl olur. O kahredici duygu.

Yapamam, yalnız yaşayamam ki ben. Son­ra onu seviyorum da hala... Birlikte geçen yıllarım, onca yıla dayalı alışkanlıklarım, dahası çocuğum. Yo, hayır olamaz olma­malı tabi ki...

Saçmalıyorum. Birşeyler yap­malı kafamı dağıtmalıyım. Nasıl olacak ki bu... Belki de belki de daha doğrusu gali­ba ben oturup ciddi ciddi düşünmeliyim. İlişkiyi -ilişkimizi- tekrar gözden geçirme­liyim. Nedenlerime bir daha dönüp bakma­lıyım. Ayda bire ikiye düşen sevişmelerimizi dahi neden özlemez oldum, bunları sorgulamalıyım. Ya da neden o beni daha az hatırlar oldu, bütün bunların nedenleri adına itiraf saatlerime şans tanımalıyım. Ben ne istiyorum? Paylaşım kadar aşk da sevgi de önemli değil mi benim hayatım da? Bir hayat arkadaşının peşinde değilim ki ben, en azından hep böyle olduğumu dü­şünmedim mi? Bu gün ayda bir kez bile dokunmasına tahammül edemediğim bir erkeğin ilerleyen yıllarla birlikte iyice oda arkaşlığına dönüşecek ilişkisine ait deği­lim, olamam da... Oh be rahatladım galiba, tam iki senemi alan itiraf saatlerimi onun da yaşamasını diliyorum. Belki o da aynı kaygılara sahiptir. Çünkü bana hiç de öyle eskisi gibi bakmıyor artık. Değil göz göze gelmek geçmişte hayran hayran ba­kan bir çift gözün yerini yabancı bakışlar aldı... Ama o sevgi var ya hani o alışkanlı­ğın yarattığı sevgi. Peki, onunla nasıl başa çıkacağım. Belki bir süre ayrı evlerde yaşasak arada bir bir araya gelsek, sonra be­ni mümkünse eve bıraksa. Nasıl yani? Bu kadar mı vahim durumdayım ben? Hiç is­temiyorum onu belki bir o kadar da isten­miyorum. Bu bir ceza bana göre. Hem ba­na hem ona koca bir ceza var ortada. Ay­rılmak mı iki kişilik yalnızlık mı? Avazım çıktığı kadar haykırmak istiyorum kesin­likle -AYRILMAK-Sormak-sorulamak bir de üstüne cevaplamak yıllarımı aldı benim... Ah anne geçen yıllarımın sorumlusu kim? Ben mi? -sen mi? Beni hep hayat arkadaşına ihtiyaç duyacak -duymalı da- şekliyle büyüttün korudun yetiştirdin. Tıpkı anne­nin de seni yetiştirdiği gibi. Neyse boşver.

Annem geçiyor yürüyor ve gidiyorum. Yal­nızım daha şimdiden, kendimi mükemmel hissediyorum. Çünkü insan çokluk içinde de yalnız ve ben bu yalnızlığın ancak paylaşarak -dokunarak çoğalabileceğine ina­nıyorum. Çoğalırken çoğaltarak gerisi boş-gerisi hikaye zaten... Dediğim gibi gidiyo­rum! Ona hiçbir şey demeyi düşünmüyorm. Bu eylem ona denecek çok şeyi söylüyor zaten. Küçük sevimli bir not yazarım bel­ki. Şaşırmayacak o. Hatta rahat bir nefes bile alabilir, böyle hissediyorum. Umut ve mutluluk kapıda, artık ikimiz için de, inan bu böyle. Kapım açık artık. Dışardaki ışığı görebiliyorum. Çok geç kalmadan o kapı­dan geçip gitmeliyiz, akmalıyız hayata. Gülmeli güldürmeliyim. Ah, evet! Eğlenceli bir not bırakabilirim belki de ona. Çünkü iki­miz içinde şölen zamanı eğlence bizi bekliyor artık... Hoşçakal canım bundan son­ra, senden uzakta çoğaldıkça- çoğaltmak istiyorum".

False