GeriAşk Bir kıskançlık masalı...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Bir kıskançlık masalı...

"Uzman Psikolog Leyla Navaro'ya göre doğal bir dürtü olan kıskançlık, kadın ve erkekte farklı tezahür ediyor. Kadın içindeki canavarı boğarken pasif agresif, dırdırcı oluyor; erkek ise kıskançlığı sayesinde gücüne güç katıyor."

Çok sevimli bir his olmasa da, kıskançlığın herkese bir şekilde bulaştığı kesin. İster "Çok kıskancım, seven insan kıskanır," diye gururla kabul edin, ister kıskançlıktan nefret ettiğinizi söyleyin, bir şekilde bu 'dertten' mustarip oluyorsunuz. Ülkemizde kıskançlık krizlerine giren, girdiren, bu nedenle elini kana bulayan insanlara -üçüncü sayfaya yeterli malzeme çıkacak kadar- sık rastlanıyor. Herkese olduğu gibi bu duyguya da geleneksel misafirperverliğimizi olabildiğince gösteriyoruz. Biz göstereduralım, psikolojik çalışmalar kıskançlığın erkekler ve kadınlar arasında farklı şekillerde yaşandığını gösteriyor. Uzman Danışman Psikolog Leyla Navaro'nun sekiz senedir kıskançlık, kıskanılma ve rekabet üzerine yaptığı çalışmalarda ortaya çıkan sonuca göre, erkekler kıskançlığın sefasını sürerken, kadınlar da cefasını çekiyor. Navaro, bu ilginç farkları anlattı.

Kıskançlık nasıl bir duygu?

Tabu haline getirilmiş bir duygu. Çok doğal bir duygu aslında. Hayvanlar bile yaşıyor ama insanlarda bastırılıyor. Çünkü yaşandığı zaman kötü yaşanıyor.

O duygunun yarattığı bir enerji var. O enerji yukarı çıkacak, davranışa vuracakken biz onu artı bir enerjiyle bastırıyoruz. Ya da alt yollardan çıkıyor. Kadın ve erkekte de şöyle bir fark var: Kıskançlığın erkeklerde daha açık olarak yaşanmasına izin veriliyor. Romantik kıskançlık ve başarı kıskançlığı olarak ikiye ayırırsak, bu iki kıskançlıkta bu tür güçlü duygular enerji yüklüyor insana.

Bu da erkekliğin erkine erk katıyor. Dolayısıyla erkeklerde daha hoşgörülü hatta destekleyici bir kabulü var. Yani kıskanç olmayan erkek erkekliğinden yitirir gözüyle bakılıyor.

Peki kadınlarda?

Kadınların yaşamaması gereken bir duygu. 'Kıskanç kadın' negatif anlam yüklüdür. Ve doğal olarak kıskanan kadın, bu kıskançlığını bastırmak zorundadır. Fakat bu çok zordur. Çünkü çok acı veren, can yakan, enerjiyi çok alan bir duygu kıskançlık. Onu bastırmak için ayrıca bir enerji lazım. Dolayısıyla kadınlar bunu çok zor yaşıyorlar.

Erkeklerde ve kadınlarda kıskançlığın dışavurumu nasıl oluyor?

Erkekte kıskançlık çok sert ve açıkça ortaya çıkıyor. Sözel ve fiziksel şiddete başvuruluyor. Cezalandırıcı, esirgeyici boyutlarda oluyor. Bu da toplumca destek gördüğü için kendini değiştirme gereği görmüyor ve sorgulamıyor. Kadın ise -haklı da olsa- toplum tarafından yadırganıyor. Ailesi, yakın çevresi 'Aman bunu gösterme,' diyor. Hatta suçlanıyor.
"Kurbanı suçlamak" diyoruz buna. Bastırma psikotomatik rahatsızlıklar getiriyor. Öfke, depresyon, özgüven kaybı, herkese karşı aşırı duyarlılık... Bastıramayıp bunu dolaylı olarak ortaya çıkardığında da pasif agresif oluyor, dolaylı saldırganlıklar ortaya çıkıyor. Kendini esirgemek, cinsel soğukluk veya dışavurumda dolaylı dırdırcılık gibi. Bu da aslında canı yanan bir insanın, yapmak istemediği ama yapmak durumunda kaldığı, kendini de o imajda sevmediği bir durum.

Bunu engellemek mümkün mü?

Kıskançlık bir duygu ama düşünce düzeyiyle çok örtüşüyor. Nelerin kıskanılıp nelerin kıskanılmayacağı hem kültürel olarak, hem aile içinde öğrenilir. Özellikle aile içinde kışkırtılmış kıskançlıklar vardır. Mesela kendi anne babamızın veya çok yakın çevremizin ilişkilerinde kıskançlık uyandırıcı durumlar olmuşsa eğer, buna tanıklık edilmişse zaten oradan yara almışızdır. Kendi ilişkilerimizde o yarayla ortaya çıktığımız için çok daha duyarlı oluruz.

Bir örnek verebilir misiniz?

Mesela annenin aldatılmış olduğu bir ilişkide çocuklar bunu algılarlar. Dolayısıyla ilişki imgesinde aldatılmışlık insanın psişesine geçer. Orada bir yara var. Annenin aldatılmışlığı kıza da yansır.

Erkek çocuğa yansımaz mı?

Erkekte de baba aldatılmışsa olur.

Yani anne aldatılmışsa kız, baba aldatılmışsa erkek çocuk mu etkileniyor?

Anne aldatıldığında erkek çocuk da yara alır ama erkek çocuk babayla özdeşleştiği için aldatan taraftadır daha çok. Kızın psişesinde bir aldatılma yarası zaten var. Dolayısıyla girdiği ilişkide daha duyarlı, temkinli ve tepkili. Ama bu gerçek bir tepki olabilir ya da sanrılı kıskançlık olabilir. Yani zannedebilir veya şüphelenir. Bu yüzden tepkisel olur.

Peki kıskanılma durumunda?

Yine erkek ve kadın arasında çok fark var. Kıskanılmak erkekler için çok gurur verici, hoş bir şey. Biri sizi beğeniyor demektir, özgüveni artırır. Kadınların ise kıskanılmakta tutumu farklı. Çünkü erkek çok kötü fatura ödetiyor. Fiziksel ve sözel şiddet, esirgeme, cezalandırma var. Kadınlar, kıskanılma durumunda kaygı ve korku yaşarlar. Ben bunu aile içindeki duruma bağlıyorum.

Neden?

Evin içinde anne, baba ve erkek çocuk var. Çocuk büyüdükçe baba tarafından kıskanılır, doğaldır. Kıskanılınca kavga çıkar. Bu durumda anne çoğunlukla oğlunu tutar. Çünkü zaten babadan tedirgindir, kavgalıdır ya da mutsuzdur, oğlunu tutar. Erkek çocuğun evin içinde çok sıkı bir kalesi vardır. Kızın ise şöyle bir farkı var. Kızın büyümeye başladığı dönem annenin yaşlanmaya başladığı dönemdir. Cazibesinden yitirdiği, iyi yaşamamışsa hayatını sorguladığı, kötü hissettiği bir dönem. Kızlar daha duyarlı yetiştirildikleri için bunu hissederler. Gerçek şu ki, anne kıskanır. Açık ya da kapalı olarak. Ancak anne kızını kıskandığı için onu cezalandırmaya ya da kavgaya yönelik bir eyleme giriştiğinde kızın onu evde koruyacak bir babası yoktur. Çünkü babalar genellikle evde yoktur. Varsa da yoktur. Gazetenin, televizyonun arkasındadır. Kızlar kıskanılma durumunda yalnız kalırlar. Ben bunu metaforik olarak Pamuk Prenses masalına benzetirim.

Nasıl?

Pamuk Prenses büyüyor. Bir üvey anne var. Üvey anne aslında anne. Annelere kızlarını kıskanma izni verilmediği için üvey anne olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir anne o kadar kutsal ve sevgi dolu ki, kızını kıskanamaz. Üvey anne, aynaya soruyor. Ayna da "Pamuk Prenses daha güzel," diyor. Üvey anne, yani anne, çok kızıyor. İlkel boyutta kıskançlık, karşı tarafın yok olmasını ister. Üvey anne de avcıyı çağırıyor ve "Bu kızı öldür," diyor. Avcı aslında baba. Onu ormana götürüyor ama kıyamıyor. Kızların yaşadığı bu. Oysa ki bir baba ne yapabilir. Karşı çıkabilir, çıkmıyor. Ormana götürünce ona bir ev yapabilir, yapmıyor. Ormanda nasıl davranabileceğini öğretir, öğretmiyor. Kızlar böyle yetiştiriliyor. Ormanda, karanlıkta bırakılmış. Onları koruyan biri yok. O yüzden kıskanılma kızlar ve erkekler arasında çok farklı yaşanıyor.

Rekabet ile ilgili çalışmalarınızda da farklara rastladınız mı?

Evet. Erkekler rekabeti küçük yaştan öğreniyorlar. Onların birçok oyunu rekabet üzerine kurulu. Futbol, basketbol... Hoş bir rekabet var. Çünkü kıyasıya rekabetten sonra bira içmeye gidebiliyorlar. Kadınlar ise ilişkiyi bozmamak için oyunu durduruyorlar. Bu bir araştırmayla saptanmış. Beş yaşındaki erkek çocuklar rekabet ettikten sonra kol kola gidiyorlar, kızlar oyunu durduruyorlar. Birçok kadın bunu yaşamamak için kariyerini durduruyor.

False