Demirkubuz’un Yeraltı’sı

Bir alışkanlık gereği Zeki Demirkubuz’un son iki filmini sinemada izledim. Genelde böyle bir ritüele bağlı kalmak gibi saplantım yoktur ama konu Demirkubuz olunca içimden bir şey onu desteklemem gerektiğini söylüyor.

Haberin Devamı

Onu sinemada seyretme serüvenim Kader’le başladı, Kıskanmak’la devam etti ve sırada da merakla beklediğim Yeraltı vardı.

Bu sinemada seyretme konusuna özellikle vurgu yapıyorum çünkü sinemada film seyretme alışkanlığı gayet pahalı bir hobi bence. Sadece zenginler ve Gencturkcell’liler düzenli olarak sinemaya gidebiliyorlar. An itibarıyla ne zenginim ne de bir alana bir bedavaya girecek kadar gencim. Ama en sevdiğim Türk yönetmen için kalan son paramın 17,5 TL’sına kıyacak kadar da aptalım o ayrı konu.

Demirkubuz’un son filmi utanç verici bir şekilde sadece 25 kopyayla gösteriliyor. Bu da demek ki seyir anına ulaşmak için ufak bir de yolculuk yapmak lazım. Sinemayı ele geçiren tekelin insafına kaldık. Onlar neyi hangi sıklıkla izlememizi istiyorlarsa boyun eğmek zorundayız. Üstelik dediğim gibi bilet fiyatları çok pahalı, ulaşım, patlamış mısır da işin içine girince işin içinde çıkılmaz bir hal alıyor her şey (Mısırım olmadan asla!).

Haberin Devamı

Demirkubuz’un İstanbul Film Festivali’ndeki tüm ödülleri toplamasının ertesi günü, Pazar akşamı 21.15 seansına yarı dolu bir sinemada heyecan içinde yerime oturdum. Kader’e bayılmış, Kıskanmak’an nefret etmiş, Yeraltı’na karşı ise önyargısız ve sevmeye hazırdım.

Ama olmadı. Bu sefer de olmadı.

Kendimi ne kadar zorlasam da bu filmi de sevemedim. Kibirli insanlara karşı savaş açan bu filmde, yönetmenin kendi kibirinin bir canavar gibi pusuda beklediğini görmek beni çok rahatsız etti. Demirkubuz artık kendisini çok ama çok fazla önemsiyor. Hatta sadece kendini önemsiyor, kendi işlerini çok seviyor, kendi sinemasına hayran… Mütevazı olması gerektiğini söylemiyorum ama niyetle yapılan şey birbirine bu kadar karıştığında olmuyor olamıyor.

Üstelik bir anti Engin Günaydın’cı olarak kendisini bu filmde de hiç sevemedim. Günaydın yine aynı rolü oynamış. Oynayabildiği tek rolü yani sıradan Türk erkeğini. Başka bir şeyi beceremiyor. Burhan Altıntop’un Ankara’da yaşayan hali bu seferde Yeraltı’ndaydı. O Tokat aksanı yine değişmemiş.

Hiç güzel şey yok muydu? Vardı elbette. Olağanüstü çekilmiş bir yemek sahnesi vardı ve kadın oyuncuların ikisi de çok iyiydi. Gerisi ise… Sadece koca bir kafa karışıklığı.

Haberin Devamı

Kalan paramın büyük kısmını bu filme verdiğim için kendime kızıp ayrıldım sinemadan. Ve Demirkubuz’un bendeki bu öncelikli kredisi artık son buldu.

Kendisi bundan sonra filmleri DVD’den takip edilecek yönetmenler arasına girdi.

 

Yazan: Yiğit Karaahmet

Yazarın Tüm Yazıları