Özge Ayabakan

Taklit Parfümlerde Büyük Tehlike!

10 Kasım 2020
Sağlığımızı tehdit eden sahte parfümler, ticari reklamlar sayesinde denetimsiz ve ucuz olması nedeniyle hızla yayılıyor. Kanserojen sentetik uçucu kimyasallar içeren kokular, test edilmemiş olup gerekli sağlık kontrollerinden geçirilmezler. Ayrıca bu tip kokular, otantik parfüm ile aynı kaliteye veya kokuya sahip değildirler.

Taklit parfümler ve sahte kozmetik ürünler konusunda çok dikkatli olunması gerekir. Tescilli, kontrolü yapılmış ürünlerde hangi kimyasalın ne kadar kullanıldığı belirlidir. Sahte, taklit parfümlerde ve kremlerde fitalatlar ve benzaldehit, proben içeren petrol ürünlerinin hangi miktarda kullanıldığı belli olmadığından dolayı, cildimiz ve diğer organlarımızda hastalıklar, kanserojen etkiler gözlemlenir. Aromatik hoş koku içeren sentetik parfümler, vücudumuza solunum, ağız ya da deri yoluyla girerek başta akciğerlerimiz olmak üzere deri, burun, göz ve beynimizi etkileyerek zarar verir.

Kokuların en çok etkilediği organ derimizdir. Taklit parfümlere eklenen kontrolsüz bu maddeler, ciltte kalıcı hasarlara neden olabilir. Kaşıntı, kabartı, egzama ile kılcal damar artışı ve yama tarzında kahverengi lekeler ortaya çıkabilir. Kimyasallara uzun dönem maruz kalındığında ise kalıcı deri reaksiyonları, ürtiker atakları ve deri hastalıkları görülebilir.

Güneş Görmeyen Alanlarda Sıkın

Markasına güvenilen birçok ürün bile hassas ciltlerde özellikle güneş, ter etkisi ile birlikte alerjik reaksiyonlar ve irritasyonlar oluşturabilir. Parfümlerin özellikle hassas ciltlerde, astım hastalarında sürekli kullanılmaması, güneş görmeyen alanlara sıkılması hatta kokulu ürünlerle ten teması olmaması cilt ve vücut sağlığı açısından önemlidir.

Sahte parfümler ve parfüm içerikli krem, temizlik jelleri, doğal kaynaklardan zor elde edildiği için kanserojen sentetik ucuz kimyasalların kokteyl içeriğine sahiptir. Sentetik aromat içeren bu parfümler, en kötü katkı maddelerin arasında olan çözücü dietil ve monoetil fitalat içeren sentetik ‘misk’ olarak bilinen maddeleri barındırır. Fitalatlar meme kanseri ve sperm DNA hasarı yapabilir. Sentetik parfüm kullananların idrarında fitalat düzeyinin iki kat fazla olduğu görülmüştür. Östrojenik etkilere sahip olan sentetik miskler içerikteki diğer toksik kimyasallarla etkilerini daha da kötüleştirebilirler.

Kozmetik dünyası, parfümler hem çok önemli hem de çok özen gösterilmesi gereken bir alandır. Mümkün olduğunca doğal kaynaklı kokuları seçmeye çalışmak da sağlımız açısından oldukça önemlidir. Şüphe duyduğumuz, kullandığımızda hassasiyet oluşturan hiçbir kozmetik ürünü tercih etmemek gerekir. Dermatolojik testten geçmiş, belirli standartlara sahip kozmetik ürünler sağlığımız için daha güvenlidir.

Yazının Devamını Oku

Sütün Güzellik Sırları

21 Mayıs 2020
Süt, sadece sahip olduğu değerli besin maddelerinden dolayı değil yapısında bulundurduğu antimikrobiyal maddelerden dolayı da önemli bir gıda ve kozmetik maddesidir. Süt, maske ve temizleyicilerin en çok kullanılan malzemesidir. Süt ile yapılan cilt bakım ürünleri, içeriğindeki protein ve vitaminler sayesinde cilt gençleşmesinde, sivilce ve leke tedavisinde, yara ve yanıkların çabuk iyileşmesinde kullanılır. Cilt bakım ürünlerinde süt ve süt ürünleri, ciltte yarattığı olumlu etkiler sayesinde vazgeçilemez.

Süt, zengin besin değerlerine sahiptir. Evde, süt ve süt ürünleri ile yapılan cilt bakım maskeleri, içeriğindeki vitamin ve enzimlerin deriye temas etmesi sayesinde; cildi besler, canlandırır. Sütte bulunan doğal antimikrobiyaller laktoferrin, laktoperoksidaz ve lizozimdir. Ayrıca Laktik asit, Alfa hidroksi asit, B5, B6, B12, A ve D vitamini, kalsiyum, selenyum, magnezyum içerir.  Süt tek başına güzel bir cilt bakım malzemesi olması ile içine karıştırılacak çeşitli doğal malzemelerle yapacağımız bakımın etkisini artırabiliriz.

Yaşa, güneşe bağlı olarak ciltte oluşan lekelerin, ton farklarının düzeltilmesinde süt maskeleri iyi bir seçenektir. Bir yemek kaşığı süte, bir yemek kaşığı pirinç unu ve bir dilim avokado ezip haftada bir gün yarım saat cildinizde bekleterek hücre yenileyici, kahverengi lekeleri giderici bir sonuç alabilirsiniz.

Süt bol miktarda protein ve laktoperoksidaz barındırır ve bu sayede yaşlanma belirtilerini geciktirir. Kırışıklıklardan şikâyetçi olan kişiler için de bir tatlı kaşığı kahve telvesi, bir yumurta akı ve bir yemek kaşığı süt ile hazırlanan maske cildin tazelenmesinde oldukça etkilidir. Cilde sürüldükten sonra yarım saat bekleterek haftada bir uygulanabilmektedir.

 Kuru ve hassas ciltler için süt maskesi cildin nemlendirilmesini sağlayan en güvenilir ve etkili bir işlemdir. Cilt için nemlendirme maskesi bir yemek kaşığı süt, bir çay kaşığı bal ve biraz muz püresi   karıştırılarak yapılmaktadır. Yüze uygulanmalı ve kuruduktan sonra yıkanmalıdır. Haftada bir gün yapılarak kurumuş ve solgun olan cildi iyileştirir.

Sivilce için etkili maskeler arasında süt ile hazırlanan maskeler de yer almaktadır. Sivilce tedavisinde özellikle lactoferrin ve A vitamini içeren süt sivilce oluşumunu kontrol altına alır. Maske yapmak için bir yemek kaşığı maya ile süt karıştırılarak içerisine bir çay kaşığı limon suyu eklenmektedir. Yüze uygulanan maske kuruduktan sonra yıkanmalıdır.

Efsanevi mısır kraliçesi güzellik bakımında her daim süt banyoları kullanmıştır. Siz de genç, pürüzsüz ve parlak bir cilde sahip olmak istiyorsanız, sütün mucizevi faydalarından yararlanmanızı öneririm.

Dünya Süt Günü kutlu olsun.

Dermatoloji Uzm.Dr. Emine Özge Ayabakan

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı Maske Formülleri

7 Nisan 2020
Sağlıklı genç bir cilde ve güzel bir ten rengine sahip olmak isteyenlere güzellik maskelerinin düzenli aralıklarla yapılmasını öneririm. Cildimizi tazeleyebilmek adına haftada iki gün maske uygulamamız cildimizi nemlendirir yorgun görünümü azaltır.

Günümüzde cilt maskesi denince aklımıza güzellik merkezleri gelebilir. Fakat  bu durum hem zaman hem de maddi anlamda bizi yorabilir. Evimizde de pratik  doğal maskeler hazırlayabiliriz.

Cildimize faydalı, sağlıklı maske formülleri yapmak istiyorsak maskenizin içindeki ürünlerin, anlatacağım özellikleri  içermesi gerekir.

Öncelikle maskeye katılan ürünler cilt yapısına uygun olmalı, hassasiyet, kaşıntı yaratmamalıdır. Örneğin; hassas kızaran ve kılcal damarlı ciltler için hazırlanan maskeler sirke gibi asidik ürünler, kahve gibi uyarıcı ajanlar içermemelidir.

İkincisi, maskemizin iyi bir nemlendirici özelliği olmalıdır. Uygulama sonrası cildimizin ferahlamış ve yumuşak olduğunu hissetmeliyiz. Nemlendirici özelliğinden dolayı süt ve süt kreması, yoğurt, Hindistan cevizi yağı, badem yağı, zeytin yağı, kayısı yağı, yumurta sarısını hassas ve kızaran ciltlerde olduğu gibi tüm ciltler için hazırlayacağımız maskemize rahatlıkla her zaman katabiliriz. Yağlı ve sivilceli ciltlerde ise doğal yağlar ve krema yerine nemlendirici olarak bira mayası, yumurta akı, muz, avokado, bal tercih edebiliriz.

Bir maskede en çok görmek istediğimiz özellik antioksidan yani hücreleri onarıcı ve hücre yenileyici sıkılaştırıcı nitelikte olmasıdır. Birçok taze meyve ve sebzenin canlı ve güzel renkleri bu yiyeceklerin antioksidan dolu olduğunu tabiatın bize söyleme şeklidir. Alfa hidroksi asitler dediğimiz meyve asitleri, glikolik asit, polifenoller ve askorbik asit yani C vitamini  içeren antioksidan içerikli besin maddeleri hücreleri tazelerken, kollajen tabakayı uyararak cildi sıkılaştırır. Meyve asitleri ve C vitamini aynı zamanda iltihabı kurutarak sivilcelerin geçmesini sağlar.

Ayrıca maskemizin kafein maddesini içermesi deri dolaşımının hızlanmasına, ödem, göz altı şişliği ve morlukların azalmasına yardımcı olacaktır. Kafein aynı zaman da güçlü bir hücre onarıcıdır. Çok önemli faydaları olan  kafeinin mucizevi etkilerinden günlük olarak içtiğimiz kahve telvesi veya bir tatlı kaşığı kakaodan hazırladığımız maskeler sayesinde yararlanabiliriz.

Şimdi bu bilgilere dayanarak sizlere evde bulunan malzemelerle birkaç doğal maske tarifi verebilirim. Gün içinde tükettiğimiz besinlerin cildimiz içinde ne kadar faydalı olduğunu görelim.

Maske tariflerine dillere destan Kleopatra'nın maskeleri ile başlamak isterim...

Yazının Devamını Oku

Doğal Ürünlerle Evde Yapabileceğiniz Dezenfektanlar

17 Mart 2020
Kullandığımız dezenfektanlarda, temizlik malzemelerinde o kadar çok zararlı kimyasal var ki, neredeyse zararlı diyebiliriz. Temizlik malzemelerini evde yapabilmenin birçok kolay yolu var. Üstelik zamanla herkes kendi tarifini oluşturabilir. Yaşadığımız ortamı kirden ve mikroplardan doğal Yöntemler kullanarak koruyabiliriz.

Sağlıklı bir yaşama sahip olmak için sirkenin hayatımızda önemli bir yeri bulunuyor. Sirke asidik bileşikleri ile virüs ve bakterileri yok eden en mükemmel ürünlerden biridir. Dezenfektan bir temizlik maddesi olan elma sirkesi ve beyaz sirke, meyve ve sebze temizliği dışında metal, fayans, cam ve kumaş gibi bazı malzemelerin kirini de silmenize yardımcı olur. Sirkeyle temizlik yaptığınız takdirde, zararlı kimyasal ve toksinlerden kurtulmuş olursunuz. Ayrıca tasarruf etmenizi de sağlar. Sirke günlük yaşamda birçok alanda kullanılabilir.

Karbonat; güçlü kokuları ve biriken pislikleri azaltan organik bir üründür. Sağlığa, güzelliğe ve ev temizliğindeki etkileri inanılmaz bir maddedir. Sirke gibi evimizi temizlikte ve dezenfekte etmekte kullanılır. Karbonat, Banyo yüzeyinde kullanıldığında virüs ve bakterilerle savaşır. Hatta bazı durumlarda sirkeyi ve karbonatı kombine de edebilirsiniz.

Sirke, su ve arap sabununu (ya da bitkisel bir sabunu) püskürtücü bir kaba koyarak, pamuklu bezle camları ve yerleri temizleyebilirsiniz.

Bulaşık ve kirli çamaşırların temizliğinde bir litre suya bir bardak toz sabun, bir bardak karbonat ve yarım bardak boraksla hazırladığınız doğal karışımdan her yıkamada bir fincan deterjan olarak çamaşır gözüne koyabilirsiniz.

Çamaşır yumuşatıcı olarak da elma sirkesi ve iki damla lavanta, bergamot kullanarak alerji yapmayan son derece sağlıklı bir seçim yapmış olursunuz. Elma veya beyaz sirkeyi bulaşık parlatıcı olarak güvenle kullanabilirsiniz.

Sirke ile el ve oda spreyi hazırlayarak tüm mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili bir dezenfektan yapmış olacaksınız. 250 ml elma ya da beyaz sirkeye eşit oranda soğuk su ve on damla kadar bergamot ya da lavanta esansını sprey şişesiyle, her gün bulunduğunuz ortama günde üç kez uygulamanız yeterli olur. Hazırlanan bu karışımı özellikle çocuklarınızda el ve vücut hijyeni için de son derece güvenli kullanabilirsiniz.

Günlük hayatta kullanılan her madde sanıldığı gibi değildir. Dikkatli olmak gerekir. Örneğin limon tuzu doğal yolla elde edilmeyip insan sağlığına zararları olmaktadır. İçindeki sitrik asit E330 olarak bilinir. Solunum sistemine ve mukozada tahrişe neden olur. Besin ve temizlik ürünü olarak önerilmez.

INSTAGRAM

Yazının Devamını Oku

Kaş Dökülmesi Neden Olur? Tedavisi Nasıldır?

10 Mart 2020
Yüzünüzdeki ifadeyi belirleyen bakışlarınıza anlam kazandıran kaşlar dökülmeye başlarsa çok dikkat çekici olmakta ve kişiyi çok rahatsız etmektedir. Kaşlarda dökülmenin birçok sebebi olabilir. Kaş dökülmesinin tıptaki adı kaş madarozisidir.

Sürekli yanlış kaş alma alışkanlığı, saçkıran hastalığı, tiroid bezlerinin az çalışması, atopik dermatit gibi cilt hastalıkları, mantar ve egzamanın sebep olduğu dökülmeler, kansızlık, Çinko, B grubu vitaminlerinin eksiklikleri ve cüzzam hastalığında görülen dökülmeler olabilmektedir. Ancak hiçbir hastalık belirtisi olmadan da strese bağlı olarak kaşlarda dökülmeler görülebilmektedir. Cilt ve kıl ile ilgili problemlerde ilk olarak Dermatoloji bölümü yani bir dermatolog uzmanına başvurmak gerekir.

Saçkıran, alopesi areata olarak bilinen immün sistem hastalıklarından biridir. Saçlı deride, sakallarda ve kaşlarda dökülmelere sebep olmaktadır. Otoimmün sistem denilen yani bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine yabancılaşması sonucunda ortaya çıkar. Saçkıran hastalığının nedenleri, stres kaynaklıdır. Bulaşıcı değildir. Çıkmaya başlaması insandan insana değişir. Bazı durumlarda bu iyileşme birkaç ay sonra oluşmaya başlar. Ancak yıllarca sürdüğü ve hatta hiç çıkmadığı da görülmektedir. Saçkıranda oluşan dökülmeler, daha çok bozuk para şeklinde küçük bölümler halinde oluşur. Ancak bu alan daha da büyük olabilir. Sorunun çözülmesi için mutlaka cildiye uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekir. Tedavisi aşamalı olup kişiye ve yaşa göre değişir.

Atopik dermatit, yağlı egzema, mantar hastalığına bağlı dökülmeler kaşları da etkileyerek kaş dökülmesine neden olur.  Cilt hastalığının tedavisi ile hastalık ortadan kalktığında kaş bölgesinde görülen şikayetlerde ortadan kalkar.

Kaş dökülmesinin en önemli nedenlerinden biri de sık kaş alma alışkanlıklarıdır. Daha güzel kaşlara sahip olmak için yapılan   bu sık uygulama sonucunda kaşlar giderek incelerek tüyleşir ve dökülür. Trikotilomani dediğimiz kaşlarla oynama hastalığında stres dönemlerinde kişi farkında olmadan kaşlarını parmaklarıyla tutup çeker. Çekmeye devam etmesi durumunda bir süre sonra kıllar artık çıkmaz olur, kökler ölür.

Kaş dökülmesi tedavisi için kaşların dökülmesine sebep olan etkilerin ortaya çıkarılması gerekmektedir. Kaş dökülmeleri incelendiğinde kan testinde   vitamin ve demir eksikliği varsa tedavi ile durum düzelir. Kaşların hormonal sebebe bağlı olarak dökülmüş olabileceği de mümkün olduğundan, Tiroit hormonu düzensizliğine bağlı olarak gelişen   dökülmeler tiroid tedavisi ile eskisi gibi çıkmaya başlayabilir.

Kaş dökülmesi tedavisinde ve kaşların yapısal olarak zayıf olması durumunda   birçok uygulama bulunmaktadır. Kaş foliküllerini onaran ve dökülen kaşların tekrar çıkmasını sağlayan dermatolojik ürünler kaş çıkarıcı olarak kullanılmaktadırlar.

Kaş dökülmesi doğal yöntemlerle güçlendirilebilir. Kaşlara uygulanacak bir miktar, hindistan cevizi, E vitamini, B vitamini ile saf zeytinyağı ya da hint yağı sürülerek kaşlara friksiyon yapmak kaş ve saç köklerinin beslenerek kuvvetlenmesini sağlar.

Kaşlar ve saçlı derinin kollajen ve keratin yapısını destekleyen protein ve vitamin olduğundan eksikliğinde çok ciddi saç ve kaş dökülmeleri yaşanmaktadır. Dermatoloji doktorunuzun incelemesi ile eksik olarak saptanan değerler yerine konup, Çinko, B vitaminleri, alfa-linoleik asit, Demir, A vitamini, aminoasit takviyeleri ile   kaş ve saçlarda ciddi kayıplar azaltılabilir.

Yazının Devamını Oku

Hyaluronik Asit Nedir? Hyaluronik Asit Ne İşe Yarar?

25 Şubat 2020
En güvenilir ve en etkili doğal cilt gençleştirme yöntemi olan hyaluronik asit dolguları kırışıklıkları ve izleri yok eder. Gün geçtikçe hyalüronik içeren dolgular, botoks uygulamasının yerini tutmuştur.

Hyaluronik asit cildin pürüzsüz, elastik ve genç görünmesinde görevli olup 30’lu yaşların sonunda azalma gösterir. Estetik dolgu uygulamalarında diğer maddeler ile vücuda enjekte edilen Hyaluronik asit hem doğal görünmeyi sağlar hem de gençleştirir. Ağırlıklı yüz ve boyun bölgesinde uygulanan hyalüronik asit içeren estetik dolgular burun estetiğinde, eldeki kırışıklıkları gidermek, meme bölgesinde, kol ve bacakların düzleştirilmesi amacıyla da kullanılabilir.

Dolgunun en sık kullanıldığı bölge yüz bölgesidir. Yüzümüzde diri bir görünüm sağlamak, hacim kazandırmak ve doğal görünümü korumak amacı ile en sık uygulanan bölgeler dudak bölgesi, nazolabial oluklar ve marionette dediğimiz ağızdan çeneye uzanan çizgi ve sarkmalar, hollywood yanağı dediğimiz elmacık kemiği bölgesidir. Yaşla birlikte hacim kaybı ve yer çekimin etkisine bağlı oluşan sarkmalar, çene ve Jawline hattının yüz ovalite kaybının düzeltilmesinde, yüz şekillendirilmesinde kullanılır.  

Ayrıca hyaluronik asit dolguları sayesinde göz altı morluk ve çukurlarının tedavisi, kaşların kaldırılması, ameliyatsız burun eğriliğinin düzeltilmesi, çene hacminin artırılması ve botoksla açılmayan derin kırışıklıkların, yara izlerinin düzeltilmesi sağlanabilir.

Hyaluronik asit içermeyen dolgular sağlık açısından tercih edilmemelidir. Hyaluronik asit içeren dolgular ise şeker türevi bir madde olduğundan cildin yapım ve yenilenme aşamasında dokuyla uyumludur. Hayvansal kökenli olmadığından, uygulama öncesi test yapmaya gerek yoktur. Hyaluronik asit dolgusu içerdiği hyaluronik asit yoğunluğuna göre 6 ile 2 yıl kalıcı etki sağlar. Hyaluronik asit dışında kalıcı tabir edilen diğer dolgu ürünleri ise ciltle uyumlu olmadıkları için zaman içinde sıklıkla iltihap, şişme gibi yabancı cisim reaksiyonuna bağlı komplikasyonlara neden olacaktır.

Dolgu uygulamasını bu konuda deneyimli olan dermatoloji ve estetik hekimleri tarafından yapılmalıdır. Estetik hekim olmayan deneyimsiz kişilerce yapılması istenmeyen veya abartılı sonuçlar yaratabilir. Dolgu yaparken, dolgunun uygun alanlara ve yüz orantısını bozmayacak şekilde uygulanması gerekir. Çok ince iğneler aracılığı ile gerçekleştirilen bu işlem ortalama yarım saat sürer. Kişi günlük hayatına hemen geri döner. Uygulama sonrası kızarıklık, morluk ve ödem oluşabilir. Bunlar 2 ile 7 gün içerisinde ortadan kalkar.

INSTAGRAM

Yazının Devamını Oku

El Bakım Rehberi

18 Şubat 2020
Ellerimiz yaşımızı gösteren ve saklayamadığımız bölgelerden birisidir. Yaşla birlikte ve dış etkenlere karşı elin korunmamasıyla birlikte ciltte incelme ve yaşlılık lekeleri oluşur. Bu durumda el damarları belirginleşir ve yaşlı bir görüntüye sebep olur.

El gençleştirmede amaç, el sırtında azalmış olan cilt altı dokusunu yerine koymak, incelmiş ve yıpranmış cildin kalitesini artırmak ve ciltteki lekeleri ortadan kaldırmaktır. El gençleştirme uygulamasında CO2 fraksiyonel lazer, Q Switched lazer, kimyasal peeling ve dolgu uygulamaları bu işlemleri yapan   dermatoloji doktorunuz tarafından en güvenli biçimde gerçekleştirilebilir.

CO2 fraksiyonel lazer, Q Switched lazer işlemleri ile ellerde oluşan kırışıklıklar, lekeler ve çukurluklar giderilir. Son derece konforlu ve pratik bir ameliyatsız el estetiği uygulamasıdır. Cilt yenilenmesini tetikleyen kolajen ve elastinin üretimini artıran Lazer sisteminde tedavinin etkinliği yine cilt yapısına ve cilt hasarının derinliğine göre değişmektedir. Hasta uygulama sonrasında günlük yaşantısına hemen devam edebilir. İşlemden sonra görülen hafif düzeyde kızarıklıklar 1-2 gün içerisinde gidecektir.

Özellikle son dönemde geliştirilmiş olan mannitol ve süksinik asit ilaveli hyalüronik asit enjeksiyonları ile somon aşısı, kalsiyum hidroksiapatit gibi ciltte canlandırma ve elastikiyeti artırmada destek olan ürünler mevcuttur. Aynı zamanda büyüme faktörü içeren  kokteyllerde el gençleştirmede kullanılmaktadır. Bu sayede el yeniden dolgunlaşır, gençleşir ve eli yaşlı gösteren zemindeki kemik ve damar gibi yapıların belirginliği azalır.

El cildinin yaşlanmasını azaltan en önemli ve ucuz olan işlem dört mevsim güneş koruyucu krem uygulamasıdır. Elleri onararak yıpranmasını durdurmak için yaşlılık karşıtı ve anti oksidan etkili Polifenol, E, C, A vitamini, hyaluronik asit, provitaminB5, dekspantenol, bitkisel esansiyel yağ içerikli el ve tırnak bakım kremleri ile eller yumuşacık ve pürüzsüz kalabilir.

El bakımı ve gençleşmesi yönündeki kişiye uygun en iyi rehberliği bu işlemleri yapacak olan dermatoloji doktoru verecektir.

INSTAGRAM

Yazının Devamını Oku

Bölgesel Yağlardan Kurtulmanın En Güvenilir Yolu

21 Ocak 2020
Lipoliz ‘yağı parçalamak’ bölgesel olarak yağların eritilmesi anlamına gelir. Cerrahi bir işlem değildir. Enjeksiyon ile yağ hücrelerine enzim verilerek yağların parçalanması sağlanır.

Bu işlem, bölgesel yağlanmanın yoğun olduğu yerlere yapılır. Gıdı, yanak, göz altı torbaları, kol, koltuk altı kenarı, basen ve karında   bölgesel yağlılıkla birlikte sarkma görüldüğü için sıklıkla bu bölgelere uygulanır. 

Enzim lipoliz; bir türlü incelmeyen, yağ erimesinin zor olduğu inatçı bölgelere yapılır. Bölgesel yağ yıkımında fazla yağlanma olan bölgeye enjekte edilen ilaç, o bölgedeki yağ enzimlerini parçalar. İlk seanstan sonra bile gözle görülür derecede bir değişim yaratır. Liyaz, Lipaz ve Kolejenaz enzimlerinin tedavi edici dozlarda ve hyalüronik asitle birlikte vücuda enjeksiyon yöntemiyle uygulanan enzim lipoliz ürünleri yağ yıkımı ile uygulanan alanda cildin sıkılaşması, yenilenmesi de sağlanır.

Lipoliz’, ‘Yağ aldırma’ olarak bilinen ‘liposuction’ işleminden farklıdır. Lipoliz bir ameliyat değildir. Ameliyathane ortamı ve anestezi gerektirmez. Ekonomik ve uygulandıktan sonra korse giyilmesine ve fizik tedavi görülmesine gerek yoktur. Lipoliz sorasında, ciltte dalgalanma ve eşitsizlik, asimetri görülmez. İşlem yapıldıktan sonra günlük hayata devam edilebilir. Maliyet açısından da son derece uygundur.

Enzim lipoliz FDA tarafından onaylanmıştır. Yan etkileri arasında, kızarma, yanma veya hassasiyet gibi hafif semptomlar görülebilir. Bunun dışında hayatı tehdit eden bir durum görülmez. Lipoliz, 18 yaşından küçük hastalara, gebe veya emziren kadınlara, şeker ve kanser hastalarına, karaciğer veya böbrek yetmezliği olan hastalara yapılmamalıdır.

Yazının Devamını Oku