Fulya Soybaş

‘En iyiler listesi’ne girince yine tartışma alevlendi... Simit ve lavaş aslında kime ait

22 Şubat 2024
Hamur işi ve türleri dünyanın neresine giderseniz gidin sofraların vazgeçilmezidir. CNN Travel da bazı kültürlerde “ekmek” olarak nitelendirilen “Dünyanın en iyi 50 hamur işi” lezzetini seçti. Listede Türkiye’den simit, Ermenistan’dan lavaş var. Yunanistan’da yaşayan ve haberi gören gazeteci arkadaşım aradı ve dedi ki: “Hayırdır! Baklavadan sonra simidimize de mi göz diktiniz!” Onu kapadım bu kez de Adana’dan ciğerci Mehmet abimiz aradı: “E bizim lavaşa Ermenistan lezzedi demişler, bir şey yaz da demesinler.” Osmanlı’nın hayli geniş bir coğrafyada yüzyıllarca hüküm sürmesi ve akabinde yaşanan savaşlar, göçler, değişen sınırlar “Bu yemek kime ait” tartışmalarını da beraberinde getiriyor sıklıkla. Bu tartışmalara şimdi simit ve lavaş da eklendi. Simit Yunanistan, lavaş da Ermenistan’ın mı yoksa ikisi de Türklerin mi?

SİMİDİN KÖKENİ ANTİK YUNAN’A DAYANIYOR

Georgio Dimitriadis, Yunan asıllı gazeteci arkadaşım. CNN Travel’in “Dünyanın en iyi 50 hamur işi” başlıklı makalesini görünce beni aradı, diyor ki: “Tartışmayı noktalayayım. Simit bizimdir! (Gülüyor.) Şaka bir yana ortak bir coğrafyanın kültürü olduğunu düşünüyorum. Biz Koulouri diyoruz ama Simiti olarak da biliniyor. Özellikle Selanik’te meşhur. Tıpkı İstanbul gibi her köşe başında bir stant var ve sabahları her yaştan insanı, trafikte ya da deniz kenarında bir elinde frappe diğer elinde Koulouri ile görebilirsin. Bu, klasik bir görüntüdür ve bizim kültürün de büyük bir parçasıdır.”

Georgio Dimitriadis

SAHİP ÇIKMAK ÖNEMLİ

Peki nereden çıktı bu sizin mi bizim mi tartışması? Cevabı şu: “Bazı Yunan tarihçilere göre simidin kökeni Antik Yunan’da kölelere servis edilen, bir tür yuvarlak ekmek olarak da bilinen ‘kollyra’ya uzanıyor. Bizans İmparatorluğu döneminde ise sokak satıcıları tarafından işçi, tüccar, göçmen, yabancı askerlere satılmaya başlanıyor. 16. yüzyıl ortalarında Konstantinopolis’te (İstanbul) simit yapan ve satan 70’in üzerinde fırın olduğu da belgelenmiş. Tabii burada bence önemli olan bulmak kadar bu kültürün yaşatılması- nı da sağlamak. Bu değerlere sahip çıkmak önemli.

SİMİT TÜRKİYE’NİN LEZZETİDİR AMA DİKKAT TADI KAÇMASIN

Ankara

Yazının Devamını Oku

Biyografi filmlerinin sonu neden mahkemede bitiyor

20 Şubat 2024
Sesiyle, sözüyle bazen de büyük başarıları ile milyonları kendilerine hayran bırakan ve ölümünden sonra da hafızalardan silinmeyen sanatçılar, sporcular var.

Ve şüphesiz onların hayatlarını merak ediyoruz. Diyelim ki Türk sinemasında bu sanatçı ya da sporcuların hayat hikâyesini beyaz perdeye taşıma telaşı var. Gelin görün ki 2017’da Ayla, 2018’de Müslüm, 2019’da Cep Herkül’ü Naim (bu filmler de sonradan davalık oldu) ile devam eden ‘biyografik’ film furyasının sonu çoğunlukla mahkemede bitiyor. Bergen, Prestij Meselesi, Garip Bülbül Neşet Ertaş, İki gözüm Ahmet, Çiçero... En son usta sanatçı Cem Karaca’nın hayat hikâyesini konu alan “Cem Karaca’nın Gözyaşları” filmi eşi İlkim Karaca’nın başvurusu ile gösterimden kaldırıldı. Ahmet Kaya’nın hayatını anlatan “Ahmet’in Türküsü” filmi içinse merhum şarkıcının eşi Gülten Kaya Hayaloğlu “desteklemiyoruz” açıklaması yaptı. Peki neden? Aileler ile yapımcılar neyi paylaşamıyorlar? Ve bu durumun salona etkisi ne?

NEYİN TELİF NEYİN KİŞİLİK HAKKI İHLALİ OLDUĞU BİLİNMİYOR

Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Birliği Genel Sekreteri ve Hukuk Danışmanı Avukat Burhan Gün, ünlü birinin hayatını beyaz perdeye taşımanın telife konu olmadığı ve izin alma zorunluluğu bulunmadığını söylüyor. Nasıl yani? O zaman isteyen, istediği gibi istediği kişi hakkında film yapabilir mi?


Burhan Gün

KİŞİ AİLESİNE AİT BİR ESER DEĞİLDİR

Yanıtı şu: “

Yazının Devamını Oku

Kredi kartlarına düzenleme tüketiciyi nasıl etkiler

19 Şubat 2024
Kredi kartı borçları rekor kırıyor!

Bireysel kredi kartı borçları geçen yıla oranla yüzde 157 arttı, 1 trilyon 200 milyar liraya yükseldi. Ekonomi yönetimi yükselişin enflasyon ile mücadelede sıkıntı yarattığı görüşünde.

Merkez Bankası kredi kartlarına yönelik faiz, taksit ve kart limitlerinin sınırlanabileceği sinyali verdi. Peki, tek başına bu hamle enflasyonu baskılamaya yeter mi? Yoksa kredi kartına getirilecek kısıtlama özellikle dar gelirli tüketiciyi olumsuz etkileyerek krizi derinleştirir mi? Ekonomistlere sordum.

DÜZENLEME YERİNDE OLUR ANCAK İNCE AYAR ŞART

Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ege Yazgan: “Borçlanmanın böylesine hızla arttığı bir ortamda kredi kartlarına düzenleme yapılması hem enflasyon ile mücadele hem de hane halklarının gereksiz borçlanmaya teşvik edilmemesi açısından gerekli ve yerinde olur. Ancak madalyonun arkası da var. Son dönemde yaşanılan enflasyon sürecinde satın alma gücünü ciddi şekilde kaybeden bir grup var. Bu grup ‘mecburen’, gelir dağılımın bozulmasından kaynaklı olarak, kredi kartı borçlanmasına gitti, hayatını kredi kartları ile idame ettirir hale geldi. Dolayısıyla bunu göz ardı edip, enflasyon ile mücadelenin yükünü onların üzerine bırakmak doğru olmaz. Merkez Bankası haklı ama zaruri kredi kartı borçlanması yapan hane halkı da... Bu sebeple buraya ince bir ayar şart!

DAR GELİRLİ GÖZETİLMELİ

Peki, nasıl yapılacak o ince ayar? Prof. Dr. Yazgan

Yazının Devamını Oku

Ahlaki çöküşün nedeni Tiktok mu

18 Şubat 2024
Bir yanda sosyal medya fenomenlerine yapılan operasyonlar ve art arda açılan kara para soruşturmaları öte yanda Laz Kızı, Donsuz Kelly, yatak odalarından canlı yayın açan çift, kız arkadaşının yüzünü gösterme bahanesi ile para toplayan adam, pelüş ayı isteyen dayı... Özellikle TikTok, canlı yayınlar ve bu yayınlardan elde edilen gelirler sebebiyle tartışmalı platformların başında. “Yasaklanacak mı” tartışmaları devam ederken, Dubai’de gençlerin ruh sağlığı odaklı bir konferans düzenlendi. Oradaydım. Genel kanı şu: “Toplumsal sorunlar dijital platformlara indirgenemez zira kullanıcıları bizatihi toplumun içinden insanlar. Yani toplum nasılsa aynası da sosyal medya.”

9 AYDA 16 MİLYON İÇERİK TEMİZLENDİ

TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, “Başta TikTok olmak üzere dijital mecralar sokağın önemli konularından birisi. Ulusal güvenlik meselesi haline gelmiş durumda” demişti. Öyle mi gerçekten? TikTok çocukların ve gençlerin özellikle de ‘müstehcen’ ve terör içerikli yayınlardan korunması için bir şey yapıyor mu? Bu sorunun cevabını, TikTok’un Orta Doğu, Kuzey Afrika, Türkiye (MENAT) Bölgesini de kapsayan geniş bir katılım ile düzenlediği “Sosyal medyada gençlerin ruh salığını korumanın yolları” konferansında aradım. İşte öne çıkan başlıklar:



DANS PLATFORMU İDİ ‘HER ŞEY’ OLDU

Yazının Devamını Oku

Yeniden yargılanması gündemde: Bunun nesi iyi hal

16 Şubat 2024
Ne yalan söyleyeyim videonun tamamını izleyemedim ama ne yaşandığını biliyorum.

O videoda 6 dakika boyunca süren işkence var, tekmeleyerek bir canlıyı öldürmek var. Neden bahsettiğimi sanırım anladınız!

Kedi Eros 1 Ocak’ta canice katledildi ve katili, İbrahim Keloğlan da iyi hâl indirimi ile serbest kaldı. Karar, hukuk sistemine güvenimizi bir kez daha sarsarken, infial yarattı. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı karara itiraz etti, sosyal medyada “İbrahim Keloğlan tutuklansın” kampanyası başlatıldı.

Ancak hâlâ bir gelişme yok! Peki, bundan sonra ne olacak? Ve dahası Hayvan Hakları Kanunu’na rağmen nasıl olur da bu suça ‘iyi hal’ indirimi uygulanır?

Olayın hukuki yönünü Avukat Deniz Kalafatoğlu, bir insanın el kadar kediyi, işkence ile öldürecek kadar gözünün dönmesi halini de psikolog, sosyolog Dr. Serap Duygulu ile konuştum.

KANUN VAR AMA UYGULAYAN YOK

Yazının Devamını Oku

14 şubat öncesi bir sor... Aşkın kimyası var mı

12 Şubat 2024
“Aşk.” Leyla ile Mecnun, Kerem ve Aslı gibi... Mitolojilere, efsaneler, kitaplara, şiirlere konu olan... Filozofların, psikologların bir ömür anlamlandırmak için uğraştığı... Peki nedir “Aşk?” Tek bir tanımı olabilir mi? Bence olamaz, parmak izi gibidir aşk... Hayatı nasıl gördüğümüz ve kim olduğumuzla doğru orantılıdır, herkes kendince yaşar. Dolayısıyla biri için doğru olan diğeri için pekâlâ yanlış olabilir. Peki, aşkın bir kimyası ya da süresi var mı? Beyin mi yoksa kalp mi âşık olan? İlk görüşte aşk ne kadar mümkün? 14 Şubat Sevgililer Günü arifesinde psikolojik ya da romantik açıdan değil de nörobilimcilerin çalışmaları ışığında anlamaya çalışalım aşkı dedim. Prof. Dr. Derya Uludüz ile 7 soruda ele aldık.

HER YERE KALP ÇİZERİZ AMA ASLINDA KALP DEĞİL BEYİN AŞIK OLUR

1- Beyin mi yoksa kalp mi âşık olur?

Beyin âşık olur. Bir duygu olan aşk diğer tüm duygular gibi beyinde yaşanır.

2- Ama âşık olunca kalbimiz pırpır ediyor...

Çünkü beyin kalbe sinyal gönderir, kalp de beyin ne derse onu yapar. Beyinin emrinde sentezlenen birtakım hormonlar bizim kalbimizin çarpmasına, dikkatimizi o kişiden başkasına verememeye neden olur. Erkekte testosteron kadında östrojen hormonları olmasa aşkın esamisi bile okunmaz. Cinsellik hormonları tetikliyor bu işleri. Diyelim kadın yumurtlama döneminde, erkek Feromon (Pheromen) hormonu salgılıyor. Feromon, dışarıya koku ile yayılan bir hormon çeşididir. Kadın, erkekten yayılan o kokuyu duyduğu an ne boyunun ne posunun önemi kalmıyor, pat diye âşık olabiliyor. Ki hayvanlar üzerinde deneyleri yapıldı. Çok etkili olduğu görüldü bu koku meselesinin ve hatta ABD’de parfümleri falan satışa çıktı. Doğa kanunlarına göre canlılar eş bulup, nesillerini sürdürme güdüsü ile doğar ve insan da karşısındakini 5 duyusu ile algılar. Koklamak en önemlisi...

Prof. Dr. Derya Uludüz

3- İyi de her gördüğümüze de âşık olmuyoruz ama... Neden sadece ‘o’ kişiye âşık oluyoruz?

Burada çocukluğumuza dönmek gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

İki tekere ‘kolay’ ehliyet... Can güvenliğini tehlikeye atar mı

11 Şubat 2024
Geçtiğimiz yılın ekim ayında Türkiye tarihinde bir ilk yaşanmış ve motosiklet satışları ilk kez araba satışlarını sollamıştı.

23 Ocak 2024’te açıklanan TÜİK verilerine göre trafikteki motosiklet sayısı 5 milyonu geçti.

Dün Resmî Gazete’de yayımlanan yeni yönetmelikle B sınıfı ehliyeti olanların, koşulları yerine getirmeleri durumunda 125 cc’ye kadar motosiklet kullanabilmesine izin çıktı. Bu da şu demek, artık trafikte daha da çok motorcu ile karşılaşmamız olası. Motosiklete olan bu rağbet hiç şüphesiz hava kirliliğini ve de keşmekeşe dönüşen İstanbul trafiğini azaltmak adına sevindirici. Ancak bu, binlerce ‘yeni’ motosiklet sürücüsünün can ve trafik güvenliğini tehlikeye atacağı anlamına da gelir mi? İşte yanıtlar...

KURYELER MOTOSİKLET CAMİASINDAN DEĞİL ONLARA AYRI YÖNETMELİK ŞART

Motosiklet Endüstrisi Derneği (MOTED) Genel Koordinatörü Remzi Öztürk, yeni çıkan yönetmeliği alkışlıyor. “Çünkü” diyor: “25 Ağustos’ta yayınladığımız verilere göre trafikte motosiklet sayısı arttıkça kazalar düşüyor. Eski yasa ile yeni yasa arasındaki tek fark bürokratik işlemlerin kolaylaştırılmış ve fiyat indirimi yapılmış olması. Dolayısıyla vatandaşı motosiklete teşvik eden bu yeni düzenleme gayet yerindedir. Güvenlik meselesine gelince... Güvenli sürüşün tek anahtarı eğitimdir. Bugün otomobil ya da motosiklet ehliyetine sahip olanlar eğitimlerini tamamlamaz, kurallara uymaz ve denetlenmezlerse hiçbir kanun yok ki başlı başına yeterli olsun. Buradaki en önemli kıstas toplumsal farkındalıktır!”

EN UFAK YANLIŞ ÖLDÜRÜR

Kuryeler peki?

Yazının Devamını Oku

Dayanışma umutları yeşertmeye devam etsin

9 Şubat 2024
‘Asrın felaketi’ olarak nitelendirilen ve 60 bine yakın canımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depreminin birinci yıl dönümünde, bu acıyı yaşayanları yalnız bırakmamak, biraz da olsa yaralarını sarmak, dayanışmak ve kayıplarımızı anmak için bir grup sanatçı ile önce Adıyaman sonra Malatya’daydık. Her iki kent de büyük bir şantiye görünümünde. Bir yanda devam eden inşaatlar, molozlar diğer yanda ağır hasarlı olmasına rağmen hâlâ yıkılmayan konutlar... Bir de konteynerkentlerde yaşama tutunmaya çalışanlar var. Ancak beni en çok gençler ve çocuklar etkiledi. Sevdikleri, şehirleri enkaz altında ama geleceğe dair umutları değil. Bunda şüphesiz bölgedekileri bir an olsun yalnız bırakmayan gönüllüler, dernekler ve sivil toplum kuruluşlarının katkısı büyük ancak o da giderek azalmakta. Çağrım şu: “Dayanışma, umutları yeşertmeye devam etsin.”

DEPREMİN BİRİNCİ YILDÖNÜMÜNDE SANATÇILAR DA DEPREM BÖLGESİNDEYDİ

Kültür ve Turizm Bakanlığı ses sanatçısı Züleyha Ortak ve sanatçı arkadaşları, depremin ertesinde Hatay’a gitmiş, haftalarca deprem bölgesinde kalmış ve İstanbul başta, diğer illerden gelen yardımları organize etmişlerdi. Depremin yıl dönümünde, bu kez 118 bine yakın kişinin konteynerlerde yaşadığı Adıyaman Yeni Mahalle’deki K11 konteynerkentte kesişti yollarımız. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı koordinasyonunda oyuncu Burak Haktanır ve Muhammed Emre Kaya, sunucu Melike Öcalan ve sanatçı Serkan Aydın ile konteynerleri tek tek gezip, toplam 650 gıda kolisini sahiplerine teslim ettiler, hâl hatır sorup, beraber ağlayıp, güldüler.



GİTMEYECEKSİNİZ DEĞİL Mİ

Yazının Devamını Oku