Taşı gediğine koymak?

“Bana beni dinleyen ve anlamak isteyen küçük bir insan çevresi sağla, ben sağlığıma kavuşurum…” (Nietzsche)

Haberin Devamı

Farkında mısınız? Hep aynı anda konuşuyoruz… Koro halinde, bir ağızdan ve ahenkle değil tabii ki… Laf kalabalığı bizimkisi. Bir şeyler anlattığımızda veya herhangi bir konuyla ilgili fikir yürüttüğümüzde, konu her ne olursa olsun karşıdakini dinlemiyoruz. Bu bir tesadüf değil ama karşıdaki de bizi dinlemiyor… Neredeyse toplumun çoğu öyle desem abartmış olmam. Eğitimli, cahil, zengin, fakir fark etmiyor; cümlenin bitmesini beklemeye tahammülü yok kimsenin. Karşıdakini duymamak için de değil. Tamamen bastırmak için konuşuyoruz. Sindirmek, alt etmek ve belki de kaçırmak için… Birbirini dinlemek gibi bir toplumsal uzlaşıdan uzaklaşalı yıllar olmuş da farkında değilmişiz. Saygı zaten hak getire, lügatta kalmadı…. Pişkinlik ve pişkinler var artık…. Az önce ‘lügat’ diyerek dil kültürüne haksızlık ettim… Pişkinlerin kültürü yok ki lügatı olsun, dağarcığı olabilir belki. Zira kelime hazneleri bir adres fihristini dolduracak kıvam ve boyutu geçmez… Kimsenin imla kuralları veya diksiyonla alakası yok. Sesin yüksek çıkması, çevredeki goygoycuların ateşleyici tavırlarının yanında kendi düşüncesi, haklılığı ya da her neyse… Karşıdakine dayatmak, kabul ettirmek ve münakaşayı kazanmak. Eskilerin tabiriyle ‘Taşı gediğine koyma’nın peşinde herkes ve anlamını bilebilselerdi keşke. Birbirini dinlemeden konuşarak hem de kısıtlı bir dille taşı gediğine nasıl koyacaksa? Olmuyor hakikatten olmuyor. Laf cambazlığıyla olmuyor, saçmalıyoruz. ‘Taşı gediğine koymak’ için edep gerek, saygı gerek. Biz de var mı emin değilim ama en önemlisi de zekâ gerek…

Haberin Devamı

BAĞDAT TATLISI

Taşı gediğine koymak

Tatlının adı ‘Bağdat’ ancak kendisi yüzde yüz Ankaralı sayılır. 1978 yılında Antepli tatlı ve kebap ustası ‘Lütfü Değer’ tarafından Maltepe, Şehit Daniş Tunalıgil Caddesi’nde kurulan ‘Bağdat Kebapçısı’nda doğuyor. Kebapla birlikte servis edilen leziz tatlı yıllar içinde tüm Ankara’nın en sevdiği tatlıların arasına giriyor. Tatlının mucidi Gaziantepli ‘Lütfü Değer’, tatlıyı hazırlarken yıllarca Şam ve Halep şehirlerinde çalıştığı tatlıcılardan esinlenmiş. Ağır yağ ve şerbetli tatlılardan uzak duran Ankaralıların beğeneceği kıvamda hafif ve yumuşak şerbetli tatlının ismine aynı zamanda kebapçısının da adı olan ‘Bağdat’ diyerek hem gizem hem de apayrı bir damak zevki katmış. Lütfü Usta'nın hazırladığı reçetenin aynen ve harfiyen halen uygulandığını söyleyen üçüncü kuşak torunları; Maltepe’de 1978’de açılan dükkânın başında durmaya devam ediyorlar. Lütfü Usta’nın çocukları İdris ve Ali İlyas Değer’in damatları Fatih ve Özgür’ün de Lütfü Usta’nın emeğini korumak adına işin ucundan tutmaları bir geleneği yaşatmaya yönelik önemsediğim bir davranış biçimi… Sadece Ankara’ya has bir tatlı olarak hafızalara kazınmış ‘Bağdat Tatlısı’nın benzerleri, çakma olarak satış yapsalar da gerçek lezzetini ve ruhunu bilenler esas tatlıcıyı buluyorlar… Siz de bulun ve hatta müptelası olun ki gelenekler yaşasın…

Haberin Devamı

‘DOMİNİKLİ ŞAİRLERDEN BİR SEÇKİ’

Taşı gediğine koymak

Bir ülke var dünyada

Tam güneşin izlediği rotada

Dün geceden gelip dünyaya

Kondurulmuş mey ile şekerden

Akla ziyan adalar arasında

Rüzgârda süzülen yarasanın kanadı kadar yalın ve hafif

Eski zaman kızlarının buseleri kadar yalın ve doğal…

Dominikli şair ‘Pedro Mir’in Dominik adalarını tasvir ettiği ‘Bir Ülke Var Dünyada’ isimli şiirinden alıntıyla başladım. Ankara Üniversitesi’ne bağlı Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Müdürlüğü (LAMER) ile Ankara’daki Dominik Cumhuriyeti Büyükelçiliği iş birliğiyle 11 Dominikli şairin şiirlerinin bulunduğu ‘Dominikli Şairlerden Bir Seçki’ kitabının tanıtımı Dominikli şairler Tony Raful, Flavio Amaury ile Andres L. Mateo’nun katılımıyla DTCF Farabi Salon’da yapıldı. Editörlüğünü ünlü şair ve yazar Adnan Özer’in yaptığı kitap, Ankara Üniversitesi Basımevi Matbaası’nda basılmış. Latin rüzgârına bulanmış ney sesi ile birlikte Anadolu’yla harmanlanan şiirlerin lezzeti şahaneydi… LAMER yöneticileri Dr. Zeynep Kayacık ve Volkan Gölgedar’a bu ziyafet için teşekkür ederim.

Yazarın Tüm Yazıları