Geriİyi Yaşam OFİSTEKİLER; bir plaza romanı!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

OFİSTEKİLER; bir plaza romanı!

OFİSTEKİLER; bir plaza romanı!

"Cam, çelik ve beton kulelere sıkışan hayatlar..."

Hızlı asansörlerin önünde şık ve güzel kokulu insan kuyrukları, akıllı telefonları, tabletleri, dizüstü bilgisayarlarıyla yüksek teknolojiyi iyi kullanan 24 saat iletişime hazır iş insanları, brifler, sunumlar, performans grafikleri, yüksek gerilimli toplantılar, cam, çelik ve beton kulelerde kıran kırana rekabet ve tüm bu hengâmenin içinde yeşermeye çalışan aşk.

“Ofistekiler” adlı roman, son yıllarda plazalarda şekillenen sert, rekabetçi ve çalışanları aynı kalıba sokmaya çalışan atmosferi, bu atmosfer içinde var olma savaşı veren Rüya’nın gözünden anlatıyor. Çalışanları, ortaya konulan işten çok veya en az onun kadar aidiyetleri üzerinden değerlendiren zihniyete güçlü bir projektör tutarak deşifre ediyor. Bunu yaparken, Rüya karakteri üzerinden bu sistemi besleyen çalışanları da sorguluyor. Ve iyi ya da kötü her türlü değişime sürekli direnen bireyin sistem dışı kalacağını söylüyor.

“Cehennem başkalarıdır” der Sartre. Plazalardaki sinsi ve yaralayıcı kurtlara dönüşen yırtıcı kadın ve erkekler, kariyer uğruna gözü dönmüşler, çalışanlarını geldikleri muhitler, kentsoylulukları ve fiziki görünümleri üzerinden sınıflandırıp çarpıştıran yöneticiler gerçekten de bir çalışan için cehennem olabilirler.

OFİSTEKİLER; bir plaza romanı

Uluslararası bir ilaç şirketinin iletişim departmanında çalışmakta olan Rüya, gün geçtikçe değişen iş dünyasının yeni yapısına uyum göstermekte zorlanmaya başlar. İş hayatının ilk yıllarında daha başarılı ve mutlu olan genç kadın, yıllarını verdiği bu şirkette giderek bir yabancıya dönüşür. Bu dönüşümde şirketin değişen çehresi kadar, Rüya’nın otuzlu yaşların ortalarına gelmiş bir kadın olarak hayatını sürekli sorguluyor oluşunun da payı vardır. Orta halli ve çalışan bir anne-babanın kızıdır Rüya. Devlet lise ve üniversitelerinden mezun olur. İş yaşamına yine de iyi bir başlangıç yapar. Çalıştığı şirket, üreme alanındaki ilaçlarıyla, dünyanın en önemli şirketlerinden biridir. Önceleri işinden başka hiçbir şeyi gözü görmez Rüya’nın. Mutlu ve gururludur.

Zaman ilerledikçe, iş yaşamının dokusu değişir, çalışanlardan beklentiler farklılaşır. Sadece işini iyi yapmak yetmez olur. Giyim ve yaşam tarzı, yaşanılan semtler, oturulan evler, gidilen tatiller, kullanılan markalar, çalışırken gösterilen performansın yanına eklenmektedir artık. Şirket giderek, toplumun üst gelir grubuna ait kişilerden seçer çalışanlarını. Öyle ki aidiyetler ve sınıfsal konumlar, işin gerektirdiği niteliklerden bile daha öndedir. Rüya’nın bu değişen ve kısmen irrasyonel bir görünüm kazanan atmosferle arası yavaş yavaş açılır. Açıldıkça hevesi ve işine gösterdiği özen zayıflamaya başlar. Uyum sorunları baş gösterir. Rüya’nın her günü kırılıp dökülüp, yeniden toparlanma gayretleri içinde geçer. Hâlbuki yaptığı işi de sevmektedir genç kadın. Sadece yeni iş yaşamının yeni kurallarını içselleştirememektedir bir türlü. Elinden pek bir şey gelmez. Sürekli mızmızlanarak, etrafındakilere öfke biriktirir.

Eskimeye yüz tutan evlilik

İnsanoğlu genellikle işler yolundayken değil de uyumsuzluk baş gösterdiğinde derin düşünceler üretmeye başlar. Zihninde “Ben kimim, burada ne işim var, hak ettiğim yaşam bu mu” gibi sorular belirir. İşte Rüya tam da böyle bir ruh halinin etkisine girmiştir ve evinde de çok mutlu değildir artık. İnsanı oldukça yüzeyde tutan iş yaşamına tepki olarak son yıllarda entelektüel çevrelere duyduğu hayranlık ve ilgiyle birlikte, eşi Selim’e olan beğenisi giderek zayıflar. İşinde başarılı bir inşaat mühendisi olan Selim, Rüya’ya sadık ve sevgi dolu bir kocadır oysa. Fakat Rüya’nın son dönemde baş gösteren kültürel gelişim çabalarını umursamadığından, Rüya’nın gözünde değeri her geçen gün erozyona uğrar. Yirmili yaşlarında, kendinden emin olarak aldığı kararlarla yaşantısını şekillendiren Rüya, kurduğu düzenin kendisine uygunluğundan hiç emin değildir artık. Kendini nerede ve nasıl konumlandıracağını bilemez bir hale gelir.

Modern zamanlar

“Ofistekiler”, son dönem Türk edebiyatında rastlamadığımız konusuyla, farklı bir yerde duruyor. İş yaşamını tüm çıplaklığıyla anlatan öyküsüyle, plazaların içinden gelen gerçekçi karakterleriyle, çalışma hayatının içinde uğraş veren yüz binlerce insanın duygularına tercüman olmayı, onlara yoldaşlık etmeyi hedefliyor. Mesleki yaşantılarına yeni başlayacak gençlere yol gösterici, hayatında hiç çalışmamış kalabalıklara iş yaşamını tanıtan bir kılavuz olabilmeyi arzu ediyor.

“Ofistekiler” modern zamanların iş dünyasını anlatırken modern zamanlara dair diğer birçok olguyu - kadın erkek ilişkileri, giderek artan kısırlık sorunları, sosyal yaşam biçimleri, sinema, edebiyat vb. - mercek altına alıyor. Böyle bakıldığında “Ofistekiler” evrensel bir hikâye. Yerel karakterler üzerinden, dünyanın farklı ülkelerinde aynı çağdaş yaşam biçimini sürdüren diğer insanları da anlatıyor çünkü.

OFİSTEKİLER / Bir Plaza Romanı

Minval Yayınları 288 sayfa Fiyatı 15 TL

Kadın Kanalları Editörü: Duygu ÇELİKKOL

False