Bir Adet "Bakıcı Abla" Hikayesi

Bu kez ve ilk defa gazete ilanıyla bulduğum "Abla", Kız Meslek Lisesi'nin Çocuk Gelişimi mezunu ve kendisi de tesadüfen ikiz. Henüz 18 yaşındaki Çiğdem'in güleryüzü, çocuksuluğu ve ikiz vaziyetindeki büyümesinden dolayı, ikiz çocuk psikolojisini yaşamış ve biliyor olacağı düşüncesindeydim ....

Haberin Devamı


Ancak ilk günlerde hayal kırıklığına uğradım. Çünkü Çiğdem'in o güleryüzlülüğü ara ara bozulup, surat asmaya hatta ağlamaklı bir çehreyle dolaşmaya başlamıştı.

Eyvah dedim, bu Abla'da gidici galiba!!! Artık işin içinden çıkamayacak hale gelmiştim. Referansla aldığım, tek bir çocuk bakmış daha önceki abla gideli henüz 5 gün olmuştu. Görünen o ki bu da kalıcı değildi. Üstelik aylardır vaktimin büyük kısmını evde geçirerek; Hasan, Ömer, abla üçlüsünü gözlemlemeye çalışıp, nerde nasıl bir aksaklık olduğunu bulmaya gayret ediyordum.

Hani terzi kendi söküğünü dikemez misali, Sahrap Abla olarak yüzlerce kişinin derdine derman olurken kendimle ilgili bazı konularda adeta nutkum tutuluyor ve şapşallaşıyordum.

Gelenlerin birisi hayatında ilk defa yatılı kalıyordu ve ailesine dayanamayıp geri dönerken, bir diğeri sevgilisinden daha fazla ayrı duramayacağını, ötekisi iki çocuğun ağır geldiğini, çok yorulup kilo verdiğini, kimisi yüksek okul sınavlarına çalışacağım bahanesiyle giderken en sonuncusu olan Çiğdem'de nihayet baklayı ağzından çıkarmıştı; "ben bu çocukları kontrol altına alıp, disipline edemiyorum ve moralim çok bozuluyor " deyiverdi.

Ama yine de bu cümle oldukça iddialı ve ilginç gelmişti bana, nihayet dördüncü günün sonunda Çiğdem'i bir kenara çekip "anlat bakalım sen ne demek istiyorsun" dedim. Onu dinlerken beynimde kopuk kopuk dolaşıp, danseden düşüncelerimin biraraya toplandığını ve tamamiyle aydınlandığımı hissettim!!!

Evet nihayet anladım ki ben yanlış iz üzerinde giderken bir taraftan olanı biteni hiçte akılcı analiz edip değerlendirmiyordum. İlla ki bakıcı genç olsun ki iki çocuğun peşinde içeri dışarı koşturabilsin. Ama öte yandan canım bu genç kızlar da çok istikrarsız ve ne dediğini tam bilmiyor. Yoksa şöyle 35-40 yaşında bir kadın mı baksam, aslında param olsa Filipinli bir bakıcı çalıştırırdım hem de İngilizce öğrenirlerdi gibi hep BAKICI TİP, ŞEKİL VE KİMLİKLERİ üzerinde boşu boşuna kafa yormuşum

Üstelik tüm çevrem dehşet içinde bizim evdeki bu kısa vadeli ve hızlı giriş çıkışları izlemekten artık bana da şüpheyle bakar olmuşlardı!!!

Evet kesinlikle bende biraz huysuz, titiz, can sıkıcı ve bir parça da anormaldim!! Hele sevgili annemin bana olan güveni iyice sıfırlanmış, sen çekil artık bu meseleni ben halledeceğim demeye başlamıştı bile...

Komşularım da "vah vah Sahrap Abla o da mı gitti?" deyip artık yardımlarını benden esirger hale gelmişlerdi!

Pek tabii ki içine düştüğüm bu garip, güvenilmez, beceriksiz ve anlatamadığım şüpheli konumum beni iyice bunalıma sürüklemişti. Üstelik çocukların ikisi de son bir ayda süratle karakter değiştirip iyice huysuz ve anlaşılmaz hale gelmişlerdi.

Ama merak etmeyin, elbette ki PES ETMEDİM! İşte nihayet bu meşhur günde, şu ikiz vaziyetinde büyümüş Çiğdem Abla'nın anlattıklarıyla iyice olgunlaşa düşüncelerimle SON KARARIMI vermiş bulunmaktayım .

Son aylarda birbirleriyle iyice itişip kakışan, 3.5 yaşında ve tesadüfen aynı anda doğmuş, tamamen zıt karakterli ikizlere yine TEK BİR KİMLİKLERMİŞ gözüyle bakıp, aynı hatalarımı tekrarlamıştım. Birisi dediğim dedik çaldığım düdük misali inatçı, atak ve baskın karakterli bir Ömer. Diğeri ise daha duygusal, uzlaşmacı ve yumuşak huylu bir Hasan.

İkisine de aynı tarz muamele yapan, ikisiyle aynı tarzda oyun oynamaya çalışan, ikisine de illa ki aynı kitabı okumaya çalışıp, aynı cins yemeği yediren Ablaları artık istemiyorlardı!!!

Yani ikisi de kendi özgür ve hür iradelerini kullanma yaşına gelmişlerdi ve de haklarını istiyorlardı.

Bu konuda ilk tepkiyi bizim uyanık Ömer önceden vermişti de ben yine de aldırmamıştım.

Ne yani ikisine de ayrı ayrı dadı tutacak halimiz yoktu herhalde! Gerçi ikisi de, babanın tam gün çalışan Doktor, Hastane, annenin ise yarımşar günlük Kanal D ve bazı başka işler için dışarı çıkmak durumundan dolayı, onların yanında hep bir abla ya da teyze cinsinden birilerinin olması gerektiğinin farkındaydılar. Gerçi yine Hasancım gelen ablaları; güzel, çirkin, kokulu, kokusuz, şişman, zayıf demeksizin kısa sürede kabullenip kaderine boyun eğiyordu ama gel gör ki Ömer Bey'ler çoğu kez nadan ve mıh gibi duruveriyor!!!

Hani sanki, sarışın mavi gözlü ve de zarif aynı zamanda şuh gülüşlü vede mütenasip vücutlu bir ABLA olsa, eminim ikisi de çok hoşnut kalacakmış gibi geliyor bana!!!

Kim bilir, şimdiki zamane çocukları belli mi olur?

Hem nerde öyle ikisine de aynı anda ama çok farklı senaryo yazıp onları oyalayıp, aynı anda onların gönüllerini hoşnut edebilecek yaratıcılıkta ve pratiklikte birilerini bulmak mümkün mü? Ehh öyle biri de herhalde metin yazarı olarak bir reklam evinde çalışıyordur!

Neticede KARARIMI VERDİM; sürekli vasati Ablalar, aynı oyuncaklar, aynı kendilerini ve bizleri, aynı evi ve bahçeyi görmekten sıkılan ve bunalan İKİZLERİ yarım gün okula verecektim. Başka başka çocuklar ve farklı faaliyet aktiviteleri görmek onları eminim olması gerek şekle şemale sokacaktı!!!

Aslında gönlüm ayrı sınıflar ya da ayrı okullara vermekten, odalarını da ayırmaktan yana ama şu anki koşullar maalesef elvermiyor!

Yine de bir karar verme ve yeni bir başlangıç yapabilme düşüncesi bile bana güzel umutlar ve tatlı heyecanlar vermeye yetiyor.

Sahrap Soysal
sahrap@dol.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları