GeriKadın Sağlığı Haftada kaç kez?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Haftada kaç kez?

"Hiçbirimiz yatak odasında bir çalışma listesine imza atmıyoruz. Buna rağmen çoğumuzun cevapları hep aşağı yukarı diyerek başlıyor."

Biliyor musunuz sekse ayırdığımız zaman düşündüğümüzden çok daha az.Yine sıradan akşamlardan biri: Eve geldiniz, yorgunsunuz. Fazla sohbetin edilmediği hızlı bir akşam yemeğinin ardından kendinizi televizyonun önünde buldunuz. Birinizin elinde kumanda, kanallar arasında gidip geliyor. Diğeriniz de elindeki dergiye göz ucuyla bakıyor. Anlaşılan o ki, bu gece seks yapmadan geçecek.Hormonlar salsa yapmayı bıraktığındaGöğüsler, biseps kasları, muazzam kalçalar. Başımızı çevirdiğimiz her yerde çıplak bedenlerle karşılaşıyoruz. Vücutlar, deyim yerindeyse ayağa düşmüş durumda. Artık en küçük gözeneklerine kadar bize ezberletilen çıplaklıkla yatıp kalkar olduk. Araştırmalar, yeni bir ilişkinin bile ilk erotik kıpırtıların ardından geçen birkaç hafta sonunda, kendini hayatın akışına bıraktığını ortaya koyuyor. Biyologlar, "doygunluk etkileri"nden, psikologlar "habitasyon"dan (alışkanlık- eşin sürekli afrodizyak etkisinin kaybolması) bahsediyor. Buna karşın uzun süreli ilişki yaşayan her iki kişiden birinin eşiyle seks yapma sıklığı bir haftanın üzerinde seyrediyor. Kısacası hormonlar artık salsam yapmamaya başladığında yakınlıklar alışkanlıklara dönüşüyor, kalp çarpıntıları yavaşlıyor ve eşler için uzun soluklu, sıcak, rahatlatıcı bir duygu ortaya çıkıyor. Güven, alışkanlık ve sadakat gibi değerler geçen yıllarla birlikte ilişkide ön planda yerini alıyor. Uzmanlar bunu "doğal ve kimsenin huzurunu bozmayan bir gelişme" olarak tanımlıyor. Başka bakış açılarına göre ise günümüz ilişkilerinde çiftlerin birbirlerine olan ilgisi, 20-30 yıl öncesinin ilişkilerine oranla daha çabuk kayboluyor. Ve bu da sadece ciddi beraberlikler için geçerli değil. Reklamların hayatımıza kanalize ettiği günümüzün life sttyle avantgardları "single"lar, bir zamanların çift olma durumunu tamamen alt etmiş durumda. Tutkuların azlığından dolayı 1970'lerde kadınların yüzde 8'i, erkeklerin de yüzde 4'ü şikayetçiyken, 1990'ların sonunda bu oran kadınlarda yüzde 58, erkeklerde ise yüzde 16'lara tırmanmış durumda. Saedce bu rakamlar bile, bize hayat hikayemizin 20 yıl iinde ne kadar değiştiğini anlatmaya yetiyor. Günümüzün en önemli zevk düşmanlarından biri mesleki stres, başarı baskısı, işini kaybetme korkusu ve giderek yükselen "ben" duygusu. Televizyonlarda, gazetelerde ya da dergilerde görmeye alıştığımız zevk giderek tuhaf bir form aldıkça, hayatımızdaki iki kişilik zevkler belirgin bir şekilde azalma gösteriyor. Acaba medyatik cinsellik, yaşadığımız erotizmi erozyona mı uğratıyor?Gözler önüne serilen çıplak bedenler ve dolayısıyla cinsellik artık bizi büyülemekten çok, her gün ettiğimiz kahvaltı kadar gündelik hayatımıza girmiş durumda. Bunun anlamı; artık hepimiz sekse doyduk. Hatta bize sunulan mükemmel oyunları kendi eşlerimizle taklit etmeye çalışmaktan da sıkılmaya bile başladık. Ve artık hepimiz karşımızdakine her daim arzulu bir bedeni sunamamanın baskısı altındayız. Ve bizi köşeye sıkıştıran bu baskı, erotizm ve tutkunun baş düşmanı.Cinselliğin kuralları olmazZevkin zaman içinde artması ya da azalması çok normal. Bir ilişkinin başlangıcında kendimizi iyi hissetmemizin de etkisiyle hiç olmadığı kadar fazla cinsel ilişki yaşayabiliriz. Bazen de hiç. Üstelik bu durum herkes için geçerli olabiliyor. Dolayısıyla bu olumsuzluk için terapiste başvurmak gereksiz. Çünkü cinselliğin kuralları olmaz. Buna rağmen, başka hiçbir konuda bu kadar yalan söylemiyoruz. Seks de tıpkı öpüşmek, yemek yemek, seyahat etmek, spor yapmak ya da müzik dinlemek kadar doğal olmalı. Kimisi her gün seks yapmaktan hoşlanırken diğeri iki haftada birle kendini iyi hissedebiliyor.Aslında önemli olan kimin ne kadar sıklıkla seviştiği değil çiftlerin seks yaşamlarında kendilerini iyi hissetmeleri. Seks dediğimizde aslında içine birçok şeyi dahil etmek mümkün; yakınlık, samimiyet ve karşınızdaki insanın varlığını kabullenmek. Düzenli seks takıntısı yerine aslında şu sorulara verilecek cevaplar daha önemli; ben ne istiyorum, sen ne istiyorsun, beni mutlu eden ne, seni mutlu eden ne? O zaman "süre" yerine, "kalite" devreye giriyor. Ve seks bir zorunluluk olarak değil bir sanat olarak karşımıza çıkıyor.

False