GeriKadın Sağlığı 'Hayatın hızını' yavaşlatın
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

'Hayatın hızını' yavaşlatın

"Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, hayatı ıskalamamak için "Yavaşlayın, hayatın hızına kendinizi kaptırmayın" diyor ve kişilerin ürettikleri sürece 'genç yaşlılar' olarak kalacağını söylüyor..."

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'na göre, yaşlanırken de yaşlıyken de hâlâ meşgul biri olabilir, hâlâ üretebilirsiniz! "Dünyayı ve hayatı derinden etkileyen kararların beden gücü ve çevikliği ile değil, erdem, fikir ve sağduyu ile alındığını unutmazsanız, siz de genç bir yaşlı olarak kalabilirsiniz" diyen Prof. Dr. Müftüoğlu, yaşlanmanın durdurulamaz ve önlenemez bir süreç olduğunu hatırlatarak ekliyor: "Ama yavaşlatılabilir."

Müftüoğlu, "Yapacak işiniz yoksa, yaşlılık kötü bir alışkanlıktır" diyor. Goethe'nin, Tolstoy'un, Churchill'in 80'inden sonra raflar dolusu eser yazdığını, Picasso'nun 90'lı yaşlarında hâlâ resim yaptığını hatırlatıyor ve "Yapacak bir şeyiniz kalmadığında yaşlısınız demektir" mesajını veriyor.

Prof. Dr. Müftüoğlu, sorularımızı yanıtlıyor...

35'ten sonraki ikinci sınır neden 55 yaş ve sonrası?

55 yaş sonrasında, bedenin bakıma ihtiyacı artıyor. Eskiyor. 55-60 yaşındaki birinin bu bakımları 30 yaşındaki bir insan kadar yapacak gücü ve isteği de kalmıyor.

'Yaşlı' tanımında neler değişti?

Yaşlanma sınırını, 'genç yaşlılar', 'orta yaşlılar' ve 'en yaşlılar' diye değiştirmek gerekiyor. Bu sınırlamaya göre genç yaşlıları 50-65 grubuna, 65-80 grubunu orta yaşlılara ve 80 üstünü en yaşlılara koymak lazım. Çünkü bugün 80 yaşında olan bir insandan beklentilerimiz, bundan 20 yıl önce 60 yaşındaki birinden beklentilerimizle aynı. 'Yaş 70, iş bitmiş' diye bir söz vardı, bugün kullanan yok.

"Hayatı ıskalamayın"

Hâlâ pek çok kişi '30 yaş sendromu' yaşıyor. Bunun nedeni nedir sizce?


Bu, hayatın hızından kaynaklanıyor. Hayat çok hızlandı. Zaman zaman insanlar 'Bana bir şey olmuyor mu?' psikolojisine girer. Çünkü aradaki dönemleri akılcı değerlendirememişlerdir. Hayatın hızı, hayatı ıskalamamıza neden oluyor. 'Yavaşlayın, ıskalarsınız' diyorum. Hayatın hızına kendimizi kaptırıyoruz. Hayatla olan farkındalıklarımızı geliştiremezsek, kaç yıl yaşadığımızın önemi yok.

Uzun bir ömrü herkes istiyor ama hayatı nasıl doldurmak lazım?

90 yıl yaşamış bir insanı belki bir yıl sonra hiç hatırlamıyorsunuz. Öyle insanlar vardır ki, 50 yılı 150 yıl gibi, bazıları ise 90 yılı 9 yıl gibi yaşamıştır. Neyi yaşadığımız, hayatta neyi geliştirdiğimiz, ürettiğimiz önemlidir. Belli bir yaştan sonra sahip olmaktan vazgeçip kendimiz olmamız lazım. Yetinmeyi bilmeliyiz. Para kazanmayı, ekonomik gücü, bir hırs, bir kavga, bir hayata tutunma amacı haline getirmemek gerek.

"Bir saniye yeter"

'Sağlıklı yaşam' disiplinini edinmek ne kadar sürer?


Bir saniye. Aklınızdan geçirmeniz yeterli. Sağlığın, satın alınmasının ve başka bir şeyle değiştirilmesinin mümkün olmadığını hasta olduğunuzda fark ediyorsunuz. Hasta olduğunuzda başınıza gelenlere karşı, davranışlarınız aslında çoğu zaman aynıdır. Önce 'Herhalde yanlış teşhis' dersiniz, yakıştıramazsınız kendinize. Sonra ikinci davranış, 'Bu beni nerden buldu' 'Niye ben' isyanıdır. Üçüncü aşamada, bir uyum devresi vardır. Hastalık sürecindeki uyum devresinde, 'keşke'ler yoğundur. 'Keşke şunları yapmasaydım' diye. Çok basit şeyler yapmışsınızdır ama başınıza büyük şeyler gelmiştir. Onları toparlamakta güçlük çektikçe bir süre sonra da depresif belirtiler başlar. Sağlığa sadece güçlü olmak, enerjik olmak, kaslı olmak diye bakarsanız yolda kalırsınız. Ruhsal sağlığı da korumak lazım.

Duygular da yaşlanır mı?

Yaşlanan sadece insanın bedenidir. Duygular tam tersine olgunlaşır, hatta gençleşir. Vücudunuzu sadece gıdalarla değil, aynı zamanda hayatla beslemeniz gerek. Dokunmak, koklamak, okşamak, dinlemek, müzik, ses, masaj, aromaterapi, kısacası doğaya ait ne varsa ve size iyi geliyorsa onları yaşamanız lazım. En az bedensel egzersizler kadar, ruhsal ve duygusal egzersizleri ihmal etmemek gerek.

Yaşlandığınızı nasıl anlarsınız?

Egzersiz toleransınızda düşme hissediyor musunuz?

Libidonuz (cinsel isteğiniz) azaldı mı?

Günlük temponuz eskisi kadar yoğun olmasa da günün sonunda tükenmişlik ve aşırı bitkinlik hissediyor musunuz?

Rahat uyuyamıyor, uzun, kesintisiz ve dingin uykulara özlem duyuyor musunuz?

Egzersize karşı isteksizlik hissediyor, düzenli egzersiz yapmanıza karşın şişmanlıyor musunuz?

Telefon numaralarını, adresleri, isimleri hatırlamada güçlük çekiyor musunuz?

Yüzünüzde kırışıklıkların oluştuğunu, cildinizin gevşeyip kaslarınızın sarktığını hissetmeye mi başladınız?

NOT: Bu soruların çoğuna yanıtınız "Evet" ise sizin de yaşlanmayı önleyici programlara ihtiyacınız var demektir. Bu programlarla yaşlanma belirtilerini geciktirebilmek ve hatta tersine çevirmek mümkündür.

Uzun yaşamanın sırları

'Hayatın hızını' yavaşlatın

Yaşlanma hızınızı ölçün

Aşkınızı yenileyin

False