GeriKadın Sağlığı Uzun bir yaşam için makrobiyotik beslenme
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Uzun bir yaşam için makrobiyotik beslenme

Uzun bir yaşam için makrobiyotik beslenme

"1950'lerden itibaren Amerika'da yaygınlaşmaya başlayan makrobiyotik beslenme kültürü sağlıklı ve uzun bir yaşam sunuyor. Hollywood ünlülerinin de tercih ettiği bu beslenme yöntemi kanser başta olmak üzere birçok hastalıktan koruma sağlıyor ve kimi durumlarda hastalığın iyileşmesine büyük katkılar sağlıyor."

Toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan makrobiyotik diyette temel prensip, vücudun uyum içinde dinamik şekilde çalışmasını sağlamak. Bu beslenme programında kırmızı etten uzak durmak, sebze ve tam tahıla ağırlık vermek, yemeklerin kesim ve pişirilme yöntemine dikkat etmek önemli. Gwyneth Paltrow'dan Madonna'ya kadar çok sayıda Hollywood yıldızının uyguladığı diyetin püf noktalarını Safir Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi'nde bu konuda eğitim veren Makrobiyotik Uzmanı Ümit Gürel'e sorduk.

Makrobiyotik beslenme nedir?
Japon ve Çin kültürlerinde besinlerin hastalıklardan koruma ve iyileştirilme etkisine inanılır. George ve Lima Ohsawa, bu ilmi batı dünyasına tanıtırlarken "büyük yaşam" anlamına gelen "makrobiyotik" ismini kullanmışlar.

En çok nelere dikkat edilmeli?
Bu beslenme tarzında mevsimine göre beslenme; yani yaz aylarında daha hafif ve taze gıdalar, sonbaharda yuvarlak gövdeli sebzeler, kış aylarında ise derin köklü ve kuru besinler tüketilmesi öneriliyor. Besin çeşitliliği çok önemlidir. Mesela her gün et sote yediğiniz bir rutin oluşturursanız bir süre sonra monotonlaşır, kendinizden sıkılırsınız.

Gün içinde nasıl bir beslenme öneriyorsunuz?
En az iki öğününüzü içinde karbonhidrat olmayan bir kase hafif sebze çorbasıyla açmanızı ve özellikle dengeli enerji almak için ağırlıklı olarak tam tahılları kullanmanızı öneririm. Sabahları ağır şeyler yememelisiniz; çay, çorba gibi hafif sıvı şeyler içebilirsiniz. Günü asla tatlıyla açmayın. Akşam saatlerinde ise lifli gıdalar almadan meyve tüketmeyin. Kış aylarında mümkün olduğunca pişmiş yemekler yiyin. Çiğ salatayı ise yaz aylarında kullanın. Yemeğiniz için alışveriş yaparken ya da yemeğinizi bir restoranda seçerken mutlaka o sebze ya da meyvenin o mevsimde yetişip yetişmediğini düşünün.

Her öğünde mutlaka kaliteli ve az miktarda turşu kullanın. Şeker gibi çok fazla çözülmüş gıdalardan uzak durun. Çiğneme alışkanlığınızı geliştirin. Yemeği yutmadan önce en az 30 defa çiğnemenizi öneririm. Bunu yapamazsanız lokmayı kaç defa çiğnediğinizi sayın ve sonra bunu iki katına çıkarın. Eğer bir lokma, tükürüğünüzle yeterince karışmazsa gıdalar mide asitleri tarafından emilime, parçalanmaya uğrayamaz ve sindirilemez. Bu da kalın bağırsakta negatif bakterilerin oluşmasına sebep olur.

Makrobiyotik kütüphanesi
Eğer bu beslenme sistemiyle ilgili derinlemesine bilgi almak istiyorsanız, Ümit Gürel'in tavsiye ettiği kitaplara göz atabilirsiniz.
• Bedenin Bilgeliğini Keşfetmek - Ohashi
• Makrobiyotik Beslenmeye Giriş - Carolyn Heidenry
• The Macrobiotic Way - Michio Kushi
• Nr 7 Diet - George Ohsawa
• Macrobiotic Cooking - Aveline Kushi
• Maximum Healing- Tom Monte
• Acid and Alkaline - Herman Aihara
• Healing with Whole Foods - Paul Pitchford

False