Camdan kadınlar

Elleriniz aşınır, krem sürersiniz. Kırışıkları kapatmaya envai çeşit hile bulmuşlar, kullanırsınız kullanmazsınız size kalmış. Saçlarınızı on dakika sürmez uzatıp kısaltma. Sıkı bir diyetle, afişteki afete yaklaşan -azıcık abartırsak hani- vücut ölçüleri sizin. Genital organlarınız aşınır, temizlenir hekimlerce; boşluklara bağırsaklar yerleştirilip. Tıpta adettendir, böbreklerden daha acil ve kolay (!) alınması kadınların "ayıplı" organlarının. Ya kemikleriniz aşınınca. Hangi tür makyaj, hile, krem işe yarayacak? Kullandığınız ilaçlar kağıt kemikleri hiç eski haline ulaştıramayacak desek. Camdan olacak ve kırılacaksınız, ufak sarsıntılarda bile. Süt içme alışkanlığına uzak topraklarda en çok kadınların kemikleri kırılır, kelimenin hakkını vererek hem. Düşme, çarpma bahanesi işin; kırılmak için sıraya girer onca kemik. Öksürseniz dahi kırıldığınızı düşünsenize!

Hangi sınıftan olursanız olun lümpen bir osteoporoz yakanıza yapışabilir. O ana değin beğenmediğiniz, şöyle olsaydı dediğiniz görüntünüz de, hayata sunduğunuz işleviniz de aksayabilir. Daha önce farkında olmadan yaptığınız dünya kadar işi yapamıyor olduğunuzu bir anda anlayabilirsiniz. Balkondaki çiçekleri kim sulayacak peki? Bana mısın diyen aşçının yakınından geçemeyeceği anne yemeklerini kim yapacak? Kim torunlarına ısrarla ördüğü kazakları beğendirmeye çalışacak?

12 Eylül bu memleketin gençlerine ne yaptıysa osteoporoz da kadınlara aynı şiddetle yaklaşıyor. Üstelik tıp alanındaki, ilaç endüstrisindeki cinsiyetçilik, kadın olanın sorunlarına karşı planlı bir ihmal içerisinde gözükürken! Bu ahval kırılmanın etkisini ve alanını genişletiyor. Kırılma başlamadan önlem almak gerekiyor, aksi takdirde kullanılan yamaların giysiyi kurtaramayacağı açık!

Osteoporoz tehdidi

Kadınların öbekler halindeki sorunlarında ne kadar yer tutar ki osteoporoz? Ekmek kuyruklarında bekleyenlere süt içmelerini önermenin gülünç olacağı açık. İlköğretim çağı çocuklarına süt dağıtma projelerini rafa kaldırmayı başarı sayan bir devletten böyle bir hizmet beklemek ne kadar gerçekçi? Kendi diyabetlisi ile barışamamış bir devletten, osteoporozda kullanılan ve pahası yerinde ilaçların ücretsiz edinilmesini beklemek ziyadesiyle çılgınlık. Hele tesettüre uygun giyinen kadınların D vitaminleri ile ilgilerinin içler acısı olduğu bir ortamda, örtülü örtüsüz tüm kadınların ihmalden uzak bir yaklaşımla, gizli bir kadın sağlığı problemi sayılan tehlikeye dikkat etmeleri gerekiyor. Gençlik, özellikle çocukluk çağlarında alınan kalsiyumun kemiklerdeki yoğunluğu arttırdığı, 35'li yaşlardan sonra yıkımın artığı bilinerek önlem alınsa fena olmayacak. Üstelik yoksulluğun eşit ve daha demokratik dağıtıldığı memlekette osteoporoz olacak kadar yaşayıp yaşayamayacağımız tartışılsa bile müsait bir yerde inmesek derim!

Ulusal Menapoz ve Osteoporoz Derneği'nin araştırmaları, önlem alınmazsa, gelecek yıllarda ölümlerin kanserden çok osteoporoza bağlı kırıklar sonucu meydana geleceğini iddia ediyor. "Camdan kadınlar" örgütlenmesine hiç ihtiyacımız yok, takdir edersiniz.

Nankör ev içi hizmetin, ağır işlerin yıprattığı kadın bedeninin, genetik faktörlerin de katkısıyla refleksi olan kırılma; hovardaca harcanan gençlikte önlenebilir belki. Ruhlardaki kırılmayı önleyemesek de cinayet aksanıyla konuşan tehlikenin altını çizmek gerek! Hani aşk yüzünden ölelim, üç aylık ömrümüz kalsın, kendini bilmez osteoporozdan değil!