GeriMakyaj Ayşenur Yazıcı ile 'Makyajda sihirbazlık numaraları!'
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Ayşenur Yazıcı ile 'Makyajda sihirbazlık numaraları!'

"Makyaj ve güzellik... Kadınların vazgeçemediği, 'Olmazsa olmaz' dedikleri, uğruna para ve zaman harcadıkları iki kavram. Peki doğru makyaj nasıl yapılır, makyajın kalıcı olması için neler yapmak gerek, makyajda yapılan hatalar, vs... Tüm bunları konuştuk sevgili Ayşenur Yazıcı ile."

Evet, çoğu kişi onu haber spikeri olarak tanıyor. Ama biz bu kez makyaj ve güzellikle ilgili konularını işlediği kitabını konuştuk. Zira son çıkan kitabının adı "Makyajda Sihirbazlık Numaraları".

"Makyajda Sihirbazlık Numaraları" son kitabınızın adı. Nasıl ortaya çıktı makyajla ilgili bir kitap yazma projesi? Amaç neydi?

Sokakta, veli toplantısında, insanların beni durdurup yahut Migros'ta alışverişteyken önümü kesip "Ay makyajınızı kim yapıyor?" sorusu yüzünden yazmak zorundaydım. Her seferinde "Ben yapıyorum." cevabıma "Ben nasıl yapabilirim?" ikinci sorusu gelince yazmak şart oldu. Lyon Rhone Akademisi'nden Sahne bölümü mezunuyum. Gerçi 1980 yılından bu yana 25 yıl geçti ama makyaj teknikleri yemek tarifleri gibidir, zamanla değişime uğramaz. Sadece yeni kozmetik ürünler gelir sektöre o kadar. Onları da takip ediyorsanız bu bilgileri bir araya getirmek benim için zor bir iş değildi. Amaç aslında biraz da Televole'lerin ve popstarların tesiriyle "güzel" olmaktan başka birşey düşünemez duruma gelen gençliğin kendindeki güzellikleri ortaya çıkarması için bir yardımcı kitap oluşturmaktı.

"Çirkin kadın yok, bakımsız kadın var!"

Yazdığınız bu kitap "Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın var" düşüncesini doğruluyor diyebilir miyiz?


Biraz öyle. Ama burada güzellik kavramının, "kendinde olanları sevmek ile" ilgili tarafının altını çizdim. Önsözü okuyunca insanlar hem gülüp hem de "Vallahi doğru" diyorlar. Barbara Streisand'a bakın. Güzel kavramınız daha da güzelleşecektir. Hokka burun, badem göz değil iş. Bütünün kimlikle tamamlanması. Umarım "artist" olmak için evden kaçan 10 yaşındaki kızlar çoğalmadan idrak edilir.

Kitabınızda makyajın hemen hemen tüm püf noktalarına değinmişsiniz. Mesela makyajın gün boyu yüzde kalıcı olması için ne yapabiliriz?

Kalıcı makyajın ilk şartı bir nemlendirici kullanmaktır. Makyajı sabitleyen, sağlıklı yüzey yaratılmalı. Yoksa sadece pudranın baz olduğu makyaj, bir saat sonra cilt salgılarıyla bulamaç olur. Yarısı tenden uçar. Üstüne pudra sürer yeni bir leke bulamacı yaratılır. Farlar su ile ıslatılarak kullanıldığında gözkapağında daha iyi tutunur. Ruj içinse eskiden dudağı pudralayıp fırça yardımıyla sürün derdik ama artık öyle rujlar çıktı ki, buna gerek bile kalmadı. Termal yüz spreyleri de iyi bir sabitleyicidir. Profesyonel makyajcılar makyaj bittikten sonra cilde gizli bir çiğ yağmuru gibi biraz yüz spreyi püskürtürler. Mimik yapmadan 2-3 dakika durun. Makyajın kalıcılığı artar.

Güzellik ve makyaj malzemelerine çok para harcayan hanımlar var. Bu malzemelere çok para harcanması taraftarı mısınız?

Beklentinin ne olduğuna bağlı. Far, rimel, göz kalemi ve fondöten, yapısı ve kalitesi çok önemsenmesi gereken kozmetikler. Direkt gözünüzle ve teninizle temasta kalıyor. Kaliteli bir ürün ucuzlarla mukayese edildiğinde işin içine sağlık da giriyorsa evet kaliteli ürün alın derim. Maalesef bu da daha fazla fiyat demek... Lanolin ile perhydrosqualin hemen hemen aynı işi gören yağlardır ama biri koyundan elde edilir, diğeri balina derisinin altından... Yağ molekülleri mukayese edildiğinde biri çok daha parlak ve incedir. Sizce hangisi daha çok bulunur? Daha ucuz olabilir? İyi ürün seçme işi kişinin hayata bakışında şekillenir. "Çok ruj yenilerim ucuz olanını alayım" diyenle, kaliteli alayım "kalıcı olsun sağlıklı olsun ama pahalı olsun" diyen bir değil tabii.

"Türk güzelleş, herkes seni farketsin, kolay yoldan hayatı kotar!"

Etrafımıza baktığımızda makyaj yapma yaşının çok erken yaşlara indiğini görüyoruz. Hatta okula giden 14 - 15 yaşındaki kızlar bile makyaj yapıyorlar. Makyajda yaşın bu kadar küçük yaşlara kaymasının nedenini neye bağlıyorsunuz?


Medya! Tamamıyla medya... Gösterilen, öğretilen, özenilen "güzel olanın" kazandığı bir dünya! Ama sadece güzel olmakla her iş halloluyor gibi gösterile gösterile (Dün yazıyordu bir internet sitesinde "10 yaşında 3 kız evden Televole etkisiyle kaçmış") süslenme yaşı 6-7 yaşa indi... Barbie'lerin makyaj setlerini çıkartan zihniyet masum bir gelecek kadınlığı özendiriyor olabilir ama anne-babadan daha büyük etkisi olan televizyon sadece Türkiye'de değil tüm dünyada kız çocuklarını erken gelişmeye zorlar bir durumda. Gazete ve televizyon, çocuklar tarafından sünger gibi içilen bilgiler aktarıyor zihinlerine. Efendim "22 yaşında ama dünyanın en çok kazanan şarkıcısı" diye gösterilen, liseden terk eğitimi olan kadını lüks içinde gören genç kız ne stokluyor alt beynine sanıyorsunuz ki? Yahut yüzotuzsekiz estetik operasyondan geçmiş, öncesinde yüzüne dönüp bakılamayacak kadar sıradan, şimdilerde katalog başına 60.000 $ para talep eden bir kadının kazandığı paradaki zahmeti nasıl algılıyorlar sanıyorsunuz? Yeğenimin biri 18 yaşındayken liseyi bitirme armağanı burun ameliyatı oldu! Çünkü özel kolejde okuyan bu tatlı kızın neredeyse tüm arkadaşları bir burun yaptırma krizine girmiş ve aileleri buna karşı koyamamıştı. 'Türk, öğün, çalış, güven' benim için yürekten inanılan bir söz. Ama onlar "Türk güzelleş, herkes seni farketsin, kolay yoldan hayatı kotar" olarak değiştirdiler. Güzel örnekler nedense silik bırakılıyor.

Bazıları sadece güzelliğin yeterli olduğunu düşünür. Sadece güzellikle işin bitmediğini, insanların bunu fark etmesini nasıl sağlayacağız?

Zerafet, içtenlik ve kendini sevmek. Bunu, özgüveni yüksek yetiştirilen insanlar diğerlerine ispat etmeli. Güzel samimi bir gülüş, sağlıklı beyaz dişler kocaman burnunu unutup, kocaman kirpiklerinin ardından akıllı bakan bir kadın "güzel"dir.

Makyajın yüzde yok gibi, doğal görünmesi için nelere dikkat edilmeli?

Fondöten mutlaka gün ışığında test edip alınmalı. Mağaza ışıkları sarıdır ve sizi çok pembe bir fondötenle aldatabilir. Doğal tonu gün ışığında yakalayın. Tester denen deneme ürünler bunun içindir. Çıkın dışarı bakın. Öyle bilek içinde filan da değil. Doğrudan çene üzerinde deneyin. Şeffaf pudra alın ve bronzlaştırıcı pudranızı çok dikkatli ve az kullanın. Doğal demek zifiri yanık bir ten demek değildir.

Allık seçerken tam kırmızı bir allık seçin ve bunu eser miktarda tam elmecık kemiğinin üzerine çok az dokundurun. Bu her tene "koşmuş da yanağı pembeleşmiş" doğal bir görüntü verir. Kahve allıktan vazgeçin. Far tonlarını vizon, füme gri, yosun yeşili, buz pembesi gibi cilt içindeki tonlardan seçin. Keskin hatlardan kaçının. Rimelinizi de kahverengi seçerseniz doğal tonlar size doğa bir makyaj yaratacaktır. Bu arada herhalde kahverengi bir ruj değil, dudak tonunda parlatıcılı bir ruj seçin.

Makyajını en beğendiğiniz Burcu Kara ve Ebru Gündeş. Nedir bu isimlerin makyajlarını beğenme nedeniniz?

İkisinin de yüz hatları "oynanmamış" hatlar. Orantıları mükemmel. Ebru Gündeş ne kadar ağır makyaj yapsa da -sahnenin hakkı da budur renk yutar, mesafe uzaktır- yüz şekline aykırı bir değişiklik yapmadan bunu gerçekleştiriyor. Gözleri zaten çekik. Bir de makyajla çekmiyor. Yapsa, Çinli gibi ve orantısı abartılmış olacak. Makyözünün müthiş gözü var. Burcu Kara da, sade makyajıyla hem pastel renkleri çok güzel taşıyor hem de özenti "moda" tarzlara asla girmiyor. Bu da onu "kimlikli" kılıyor. İşte anlatmak istediğim güzellik bu! Kimliği olan güzellik. O hafif aşağı inen göz yapısındaki masumiyeti yukarı çekeceğim çekik göz makbuldür diye bir kompleksi yok! Kendini seviyor.

Makyajını en beğenmediğiniz Oya Aydoğan. Nedir makyaj konusundaki hatası sizce, makyajını beğenmemenize sebep?

Göz altındaki o kocaman beyaz örtü! Tamam, bir zamanlar modaydı. Şenay, Oya Aydoğan, Ahu Tuğba, Füsun Önal zamanında bir beyaz sürme modası aldı başını gitti. Kimi değişti kimi öyle kaldı. Oya Hanım'ın yüz hatları çok sempatik ve tam Türk kadını yüzü ama o bu beyazından vazgeçemedi ve üstüne üstlük o güzel gözlerinin üstüne bir mavi katmanı sürmesi var ki... Neyse. Şimdi kalkar polemik çıkarırlar. Ben kiiim, Oya Aydoğana "Sen çok hoşsun ne olur sedefli buz eflatunu ve kiremit tonlarıyla makyaj yap" demek kim!

Lyon Rhone Akademisi Sahne Bölümü mezunusunuz. Zamanında böyle bir alanda eğitim almanıza sizi yönlendiren ne oldu?

Diğer üniversitelerin kayıtlarının ben Lyon'a vardığımda kapanmış olması.

"Su kaybı olan tende kırışıklık artar!"

Orta yaşlı hanımların sedefli renkler kullanmaması gerektiğini söylüyorsunuz. Neden? Orta yaşlı hanımlar genelde hangi renkleri tercih etmeli?


Yaş, su kaybı olan tende kırışıkları artırır. Sedefli tonlar da kırışığı vurgular. Yanakta sedefli bir allık tenin ince kırışıklarını tek tek ışıklandırır. Göz kapaklarındaki kat yerlerini ve kırışıkları bir bir vurgular. Mat tonları ve gölge tonlarını kullanmalılar. Mesela bir pembe-kemik ışık farı, bir de mat vizon kahve yahut mat bordo ile tüm göze genç bir bakış yapmak mümkün. Kitapta bunları anlattım. Birçok güzellik eğitimi veren okulda ders kitabı olarak kullanılıyor.

Orta yaşlı hanımların savaştığı sorunlardan biri de kırışıklıklar. Kırışıklıklara karşı nasıl savaşmalı, neler yapmalı?

Benim yaptığımı. Güneşlenmeyi unutun. Bronz teni unutun. Çok meraklıysanız ve sabrınız da varsa sabah 10:00-11:00 arası, öğleden sonra da 16:00-17:00 arası yarımşar saat güneşlenin ve en az yirmi koruyucu kullanın. Yüzü direkt güneşe asla vermeyin. Bu biiiir. Benim yaşıma gelince buruş buruş olursunuz. Güneş en büyük kırıştırıcıdır. İkincisi: su kaybını önlemek için yaz kış mevsime uygun nemlendirici kullanmadan asla sokağa çıkmayın. Bu ikiiii... 25 yaşından sonra her gece yatmadan makyaj yapsanız da yapmasanız da cildi iyice temizleyin. Gece kremi ve gözaltı kremi kulanın ki, gece hücreler kendini yenilerken gerekli malzemeyi destek bulabilsinler. Bu üüçç... Şimdi artık mükemmel küçük kapsüller içeren hücrenin içine kadar gidip elastikiyetin kaybını önleyen ve su tutma kabiliyetini artıran serumlar var. Sabah akşam bunu kreminizin altına hiç aksatmadan kullanın bu da döört. Çok mu disiplinli bir iş gibi geldi size? O zaman bana emek vermeden edinilen bir güzellik söyleyin.

Gençlere, ilerde sorunlu bir ciltle karşılaşmamaları için makyaj yaparken nelere dikkat etmesini önerirsiniz?

Cildin sorununu fondötenle örtmek yerine kremlerle cilt dengesini sağlayıp düzeltmek ve her gece düzenli temiz ve nemlendirilmiş ciltle uyumak... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz pazar malzemesini ucuz diye alıp gözlerinizi riske atmayın. Organik boyalar ve inorganik boyalar çok farklı etkiler yapar ciltlerde. Silince bile gözkapağında rengi kalan bir far, yahut dudağın pembe rengini çeken ve silseniz de kalan bir ruj rengi size nelere mal olabilir bir doktora sorun.

"Dudağa çok ilgi çekme seksüel eksiklere işaret eder!"


Kadınların makyaj sırasında en çok yaptığı hata nedir sizce?


Ya herkeste bir göz içine kalem çekme saplantısı var ki anlamıyorum. Gözleri böcek böcek, küçücük, sinsi ve delici oluyor ve aynaya bakmıyorlar. İri gözler dışında pek tavsiye etmiyorum ama illaki "Ben vazgeçemem." diyor ve "göz içine kalem çekip allık sürerek" makyaj yaptığını sanıyorlarsa Allah aşkına bari bol rimel sürün de göz biraz sevimlilik kazansın diyesim geliyor. Dedim bile. İkinci hata dudağı iri hanımların ısrarla pembe yoğurt şeklinde ruj kullanıp üstüne de bol parlatıcı sürmekte ısrar etmeleri. Moda ya! Beyaz tenli, zenci bedenli kadıncıklar gibi oluyorlar. Kocaman dudak ve sarkan parıldayan bir dudak onlar için ne ifade ediyor anlamakta güçlük çekiyorum. Gerçi makyaj - psikolojide dudağa çok ilgi çekme "seksüel eksikler"e işaret eder ama bunu bilmesi ona ne kazandırır bilemem.

Benim sormayı düşünemediğim ama sizin makyajla, güzellikle ilgili söylemek, değinmek istediğiniz konular var mı?

Güzel olmayı istemek çok doğal bir şey. "Bana bak, beni gör, beni sev!" Bu cümleyi 25 yıldır kullanıyorum ve değişmedi. Demek varoluşun bir sevilme şekli olarak tazahhür ediyor. Birbirimizi önemsemeden yaşamaya başladık. Kim fark edilmek istemez ki? Ama bunu yaparken anormalliklerle fark edilmek isteyenler artıyorsa, insanoğlunun ciddi bir yalnızlık problemi var ve gitgide büyüyor demektir. Bilmem siz ne dersiniz? Ama cep telefonu, internet, herbiri yunan heykelleri gibi göz kamaştıran hemcinsleriniz arasında sizin farkedilmek için ne yapmak istediğinize hiç içten bir cevap vermeyi denediniz mi? Güzellikten başka hiçbirşeyi olmayanlar ordusu içinde -ki medya aracılığıyla hepimize şırınga edilen bu- içtenliğiniz ve merhametiniz yüzünüze ne kadar insanlık katmaya devam ediyor?

False