Sevgililer Günü İçin 10 Film Önerisi
.
Aşk Tesadüfleri Sever (2011):
Çocuklukları ve gençliklerinde yolları Ankara'da kesişen ve 2010 yılında İstanbul'da tekrar karşılaşan Özgür ve Deniz'in kendilerini engellerle dolu bir aşk macerası içinde buldukları hayatlarına odaklanıyor...Hem geriye dönüşlerle ikilinin geçmiş hayatlarını izlerken, hem de bir yandan Türkiye’nin 70’li, 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllarında gezerek, dönemin unutulmaya yüz tutmuş popüler kültür öğeleri, müzikleri, yaşam biçimleri filmin nostaljik yönünü tamamlıyor.
Sweet November (Kasımda Aşk Başkadır) (2001):
Keanu Reeves ile Charlize Theron’ın başrollerini paylaştığı film, melankolik bir hikâyesini hüzünlü bir şekilde anlatıyor. Kanserli bir kadına âşık olan, adamın hikâyesi, trajik olduğu kadar romantik de! “Aşk kanserin bile en iyi ilacıdır” diye mesaj gönderen film, aşkın gücünü perdeye ışınlayarak oradan güzel bir enerji almamızı sağlıyor ve ‘ne aşkmış be!’ diye vurgu yapmamızı istiyor. Aksiyon filmlerinin öncüsü Keanu Reeves’i romantik bir filmde görmek bizi oldukça mutlu etti.
The Time Traveler's Wife (Zaman Yolcusunun Karısı) (2009):
Paralel kurgu ile örülü film zaman yolculuğu hikâyesini, aşk üzerinden işliyor. Farklı zaman dilimleri nedeniyle kavuşamayan âşıkları merkeze alan film, aşkın kavuşulamadığı zaman güç kazanacağını ve kalıcı olacağını vurguluyor. Pek de yalan sayılmaz! Aşkı engellerle donatan yönetmen, bilim kurgu mitini aşk ile yumuşatıyor. Bu filmi bilim kurgu diye izlememezlik yapmayın, çünkü yoğun duyguları bir arada yaşayabileceğiniz bir film, hele Sevgiler Gününde izliyorsanız, tam filmin içine öyle bir gireceksiniz ki, tekrar çıkmanız zor olabilir.
Başka Dilde Aşk (2009):
Mert Fırat, Saadet Işıl Aksoy ve Lale Mansur’un başrollerini üstlendikleri Başka Dilde Aşk, yerli sinemanın en önemli aşk filmlerinden biri olarak gösteriliyor. İlksen Başarır yönetmenliğini üstlendiği filmde ayrıca Mert Fırat ile birlikte senaryoya da imza atıyor. Film, işitme engelli bir gencin çağrı merkezinde çalışan bir kıza aşık olmasını şiirsel bir dille anlatıyor.Ağlatma Garantili Filmler!
The Notebook (Not Defteri) (2004):
Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40'lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna'daki sahil kasabası Seabrook'a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah'la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar. Genç kız zengin bir aileden geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı'nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir.
P.S. I Love You (Not: Seni Seviyorum) (2007):
Bir kadın için, sevdiği adama bütünüyle teslim olmuş ve bütün hayatının anlamını onun üzerine kurmuş hatta onunla nefes alırken, adamın bir hastalık nedeni ile çekip gidecek olması kolay kaldırabileceği bir şey değildir. Holly, kocasına aşıktır ve bir gün Gery ölümcül bir hastalığının olduğunu öğrenir. Tek istediği kendisinden sonra Holly için hayatı kolaylaştırmaktır artık. Bu vesile ile ölmeden önce bir sürü mektup yazar karısına. İşte bu mektuplar sayesinde Holly yeniden hayata tutunmayı öğrenecektir.
Love Me If You Dare (Cesaretin Var mı Aşka?) (2003):
Annesi kanser ve ölmek üzere olan Julien ve göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışan Sophie arasında özel bir bağ vardır. Bu bağ oynadıkları cesaret oyunu sayesinde güçlenmektedir. Oyun icabı her biri sırasıyla, diğerine cesaret gerektiren, sınava sütyenle gitmek, okulun en sert çocuğunu tokatlamak gibi zorlu görevler vermektedir. Zamanla hayatın zorlukları da bu oyunun bir parçası haline gelmektedir. Bu oyun iki arkadaş arasında büyük bir aşkı alevlendirirken aynı şekilde birbirlerine kavuşmalarına da engel olmaktadır.
The English Patient (İngiliz Hasta) (1996):
Laszlo Almays bir harita yapımcısıdır ve sahra çölünün bazı bölgelerinde harita çıkarmakla görevlidir.2. dünya savaşında geçen hikayede bir uçak kazasında Almays'ın vücudunda yanıklar oluşur ve yatağa düşer. Ona bakacak kişi Hanna adında bir hemşiredir.Eski bir İtalyan manastırında kalmaya başlayan Almays gizemli geçmişini hatırlamaya başlar.
Notting Hill (Aşk Engel Tanımaz) (1999):
Anna Scott, dünyanın en tanınmış film yıldızıdır. Bütün magazin dergilerine kapak olmuştur ve ne yapsa anında bütün dünya bundan haberdar olmaktadır. William Thacker ise bir kitabevi sahibidir. İşi durgundur. Cehennemden çıkmış bir ev arkadaşı vardır. Ve boşandığından beri, bir aşk hayatı yoktur. Her ikisi için de 'bir şey' ya da 'biri' eksik gibidir. Notting Hill'de bir yerde karşılaştıklarında Anna ve William'ın aklından geçen son şey aşktır.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Sil Baştan) (2004):
İki yıl boyunca beraber olduğu sevgilisinden oldukça şaşırtıcı bir haber alan Joel Barish, bir teknolojik deneye katılan sevgilisine ilişkilerini tamamen hafızasından silinmeden hatırlatmaya çalışmaktadır. Yani Barish’in kim olduğunu bile hatırlamamaktadır. Bu gelişme üzerine küplere binen adam, aynı prosedürü kendi üzerinde de gerçekleştirmek ister.Film, adamın hafızaları silinirken, yaşanılan ilişkiyi gözler önüne serer. Adam da bir kez daha oldukça iyi başlayan ve sonradan tadı kaçan ilişkiyi izler. Fakat zaman geçtikçe ve sıra yaşanılan güzel şeylere gelince, üzerindeki müdaheleyi durdurmak ister. Pişman olmuştur!