Tatlı ekşi bir ilişki!
.
Biraz kendinden bahseder misin?
Babamın baba tarafı Yunanistan, anne tarafı ise Bulgaristan göçmeni. Adapazarı’nda doğmuş, Eskişehir’de büyümüş. Annem ise Kafkas ve Kırım karışımı, Diyarbakır’da doğmuş. Ben de Hollanda’da doğdum. Babam Hollanda Senfoni Orkestrası’nda solo çellist olduğu için orada yaşamışız bir süre. Sonra Ankara’ya dönüp okul hayatıma devam ettim, ardından da İstanbul... Mezun olduktan sonra kendimi yurtdışına attım ve orada gözüm fena açıldı. Kendi paramı kazanmak, kurslara gitmek çok şey kattı bana. Hemen oyunculuk kurslarına başladım. 2003’ten beri de bu konuda kendimi geliştiriyorum.
Müzik o yıllarda mı girdi hayatına?
Evet, evimizde oyuncak niyetine kullandığım pek çok enstrüman vardı. Piyanoda kafama göre melodiler uydururdum. Enstrüman çalmak ve oyunculuk, insanın kendi sınırlarını keşfetmesini, kişisel ifade ve analitik düşünme gücünü geliştiriyor bence.
Hangi müziğe tahammülün yok?
Oof o kadar çok var ki! Herkesin bir albümü var ama hepsi dinlenmiyor. Müzisyen olmanın en gıcık tarafı, kapı gıcırtısının bile notasını duyabiliyor olmak. Kulağı olmayanların şarkı söylemesini kınamıyorum ama kaset de çıkarmasınlar! Çünkü müzik rezil de eder vezir de...
Öne çıkan karakter özelliklerin neler?
Pratik olmak... Hazır cevap ve açık sözlü olduğum için de bazen başım belaya girer.