Farklı olmak prestij mi kazandırıyor?
.
Mesela Kelebek eki yazan Onur Baştürk'ün bir "piknik talk-show" yapmak için Zeytinburnu'na götürdüğü fotoğrafçı Bennu Gerede
ve "moda ikonu" Deniz Berdan halktan kopuk görünmeme gayretlerine rağmen, "biz ve onlar" ayrışmasından kurtulamadı. Piknik alanına gösterişli arabalarla gelen, somonlu sandviç, peynir tabağı ve beyaz şaraptan oluşan "à la Française" pikniğe buyur edilen Gerede ve Berdan, tam da Baudrillard'ın sözünü ettiği toplumsal farklılaşmanın en belirgin örne¬ğini sergilediler. Berdan’ın hayatında ilk defa gördüğü mangal ateşini yangın sanan oğlu, Baştürk’ün deyimiyle 'piknik yapan diğer grupların gözünü alamadığı çizgili tayt ve güneş gözlükleriyle "öteki"nin ete kemiğe bürünmüş haliydi.
Farklı olanı ötekileştirmeyi çok seviyoruz...
Sahip olduklarını gösterme arzusu giyim konusunda bazen frapan bir tarza geçit verebiliyor. Günümüzde birçok ünlünün birer moda takipçisi olarak hevesle taşıdığı abartılı kıyafetler magazin basınının gündeminden düşmüyor. 18. yüzyılın süslü rokoko tarzı giysileri, kadınların hareket etmesini kısıtlayacak kadar gösterişliydi. O zamanlar çalışmamanın simgesi olan ve bir şekilde halkla burjuvazi arasındaki sınırı çizen şık, süslü ve gösterişli elbiseler; bugünün şartlarında da ünlü olmanın, popülerliğin ve yine çoğunluktan ya da "halktan" farklı olduğunu göstermenin araçları... Asi punk-rock tarzı, farklı ve sıra dışı kombinasyonlarıyla dikkatleri üzerine toplayan moda ikonu Deniz Berdan'ın bundan birkaç yıl önce hiç tanınmaması ve sadece cemiyet hayatında yer alması, popülerliğini giyim tarzına borçlu olduğu tezini kuvvetlendiriyor. Bazıları tarafından "cesur" sıfatıyla nitelendirilen giyimi, eleştiri oklarının hedefi de oluyor tabii! Ama takıp takıştırdıkları, frapan soslu kostümleriyle adından öyle veya böyle söz ettiren Berdan'ın merak uyandırdığı ve kimliğini büyük ölçüde taşıdıklarıyla oluşturduğu yadsınamaz.
Yargılamak tek çare!
Peki, herkesin istediğini giymekte özgür olduğu bir toplumda yaşıyorsak, ötekileştiripyargılamak ne kadar doğru? Şubat ayında Sabah gazetesinden Yaprak Aras Şahinbaş'a verdiği röportajda konuyla ilgili serzenişte bulunuyor Deniz Berdan: "Fikir özgürlüğü diyoruz, ifade özgürlüğü diyoruz ama giyim özgürlüğümüz bile yok. Evet, tavır ve tarz olarak sür reel bir tipim. Muhalifim;'O giyilmez, bu yapılmaz' gibi kurallardan hoşlanmıyorum.” DB Junk adlı bir blog açan Berdan, yine Şubat'ta Hürriyet gazetesinden Sibel Arna ile konuşurken, "Eleştirilmeyi sürünün parçası olmaya tercih ederim "cümleleriyle kendini ifade ediyor.
Her sanatçı biraz çılgındır!
Renkli ve eğlenceli olduğu kadar abartılı ve gösterişli giyim tarzıyla dikkatleri üzerine çeken bir başka isim, çağdaş sanatın parlayan yıldızı Haluk Akakçe. Hareketli gece hayatı, ünlü arkadaşları, ayakkabıları, kadın koruması, peruğu, kürkü ve ilginç kıyafetleriyle sıra dışılığın ve ötekiliğin alamet-i farikası adeta... Talih Kuşu adlı resmini görücüye çıkardığı sergi açılışında giydiği ve ünlü modacı Atıl Kutoğlu imzası taşıyan vatkalı, pırıltılı kıyafeti ve makyajı; giyimde cinsiyet ayrımını yok saymanın kanıtı. Sabah gazetesi yazarı Berrin Karakaş, "Haluk, çıkar o süsleri artık" başlıklı yazısında, "Kendisini tanıyanların yazıp çizdiklerine göre, bir zamanlar Haluk Akakçe gayet de 'efendi' biridir. Kendi tabiriyle beş sene öncesine kadar evde pizza ısmarlayıp arka arkaya beş film seyreder. Bu 'çılgın' dönüşüm de neyin nesidir? Akakçe şımarmış mıdır, kendini işleriyle değil de yapıp ettikleriyle konuşturacaktır böyle" sözleriyle giyim tarzının Akakçe'nin sanatçı kimliğini gölgede bıraktığını, söylese de, bu tarzın Akakçe'nin üzerinde hiç sırıtmadığını belirtmeliyiz.
Aykırı ve özgür ruhlara biraz saygı duyamaz mıyız?
1936 yılında Londra Uluslararası Sürre¬alist Sergisi’nde konuşma yapmak için sahneye dalgıç tulumuyla çıkan İspanyol ressam Salvador Dali ve platin peruğuyla özdeşleşen Andy Warhol da marjinal hayat tarzlarıyla dikkat çektiler. Kısaca Haluk Akakçe'nin sanatını yok sayıp, onu "çılgın giyinen adam" imajına hapsedersek, sanatla popüler kültürün artık iç içe olduğunu, Akakçe'nin giyim tarzını kullanarak aslında sanatını ve işini tanıtmayı amaçlayabileceğini yadsımış oluruz. Akakçe eğer peruğu, gece hayatı ve ilginç giyim tarzıyla konuşulmasaydı, Türkiye çağdaş sanatla bu derece yatıp kalkmayacaktı!
Sonuç olarak moda, kuralsız, değişken ve asi tavrıyla birçok insanı, özellikle sanatı, duruşu ve iletmek istediği mesajla toplumdan ayrışan sanatçının farklı ve benzersiz tarzını alkışlamaya devam edecek. Ünlü sanatçıların bazen göz yoran, abartılı ve dikkat çekici giyim tarzı, bir kesimi rahatsız edebilir, hatta en demokratik olanımıza bile "bu kadarına da pes artık" dedirtebilir.
Gösteriş merakının ardında çoğunlukla kişinin medyatik olma arzusu yatsa da, sanat dünyasının şan ve şöhrete yönelimini, herkesi ve her şeyi kıskacına alan popüler kültürün egemenliğiyle açıklayabiliriz. Başka bir deyişle, aslında sanatları ve işleriyle tanınmak isteyen birçok ünlü bunu başarabilmek için medyanın gücünü sonuna kadar kullanıyor. Dış görünüşleriyle fark yaratarak medyanın dikkatini çeken bu isimler, bu şekilde geniş bir kitleye hızla ve tabii kolayca ulaşıyorlar. Halkla ilişkiler sanatını icra ederken, alışılmışın dışındaki kıyafetleriyle halktan ayrışıyor ve bu sayede bizleri her seferinde bir kez daha şaşırtıyorlar.
Sıradışı tarzın güçlü simgesi
2007 yılında intihar eden İngilizler'in moda ikonu, Tatler Genel Yayın Yönetmeni Isabella Blow; abartılı şapkaları, yüksek topuklu ayakkabıları ve kırmızı rujuyla sıradanlığa meydan okudu, renkli ve egzantrik giyim tarzıyla hep şaşırttı.
Ünlüler farklı olmayı seviyor!
"Bu da moda mı?" dedirten uçuk kıyafetleri, sıra dışı saç modelleri ve aksesuarlarıyla Lady Gaga, geçenlerde Heathrow Havaalanı'nda sıcak havaya rağmen giydiği deri kıyafetleriyle basının ilgi odağı oldu. Twitter'daki sayfasına, "Yaz olması umurumda değil; deri, yüksek topuklar ve kötü davranışlar. İşte ben geliyorum!" yazdı.
Saçlarını sürekli renkten renge boyayan, abartılı makyajıyla dikkat çeken, Lady Gaga'nın giydiği mayo tarzı şortları sık sık kullanan ünlü popçu Hande Yener; müziğinin yanı sıra, iddialı kıyafetleriyle de son zamanlarda adından sık söz ettiriyor.
Psikolog Nesrin Oztürk:"Farklı olanı etiketlemek etik değil."
"Bir zamanlar, geçirilen ortak zamanlar üzerinden birbirini tanımaya çalışan, benzeşen özellikleri sayesinde birbirleriyle yakınlaşan kişiler, günümüzde çok daha yüzeysel bir meta üzerinden konuşuyorlar. Birbirini tanımak için vakit harcamak yerine, ötekinin ne giydiği, nereden giyindiği üzerinden yargılar üretiyor, kendilerini de bu temalar üzerinden tanımlıyorlar. 0 yüzden kişinin nerede oturduğu, nereden giyindiği ya da çocuğunu hangi okula gönderdiği bir kimlik meselesi haline geliyor. Her insan kendini farklı yönlerden tanımlayabilir. Biri dış görünüşe çok önem verirken, diğeri bununla ilgilenmeyebilir. Çoğunluktan farklı giyiniyor diye birini etiketlemek, yargılamak hiç etik değil. Düzeni bozmadığı sürece herkesin istediğini yapabilme ve giyinme özgürlüğü vardır. Dolayısıyla kişi abartılı giyiniyor diye onu eleştirmek doğru değil."