"Bikini giyip poz vermemi beklediler"
.
Bir ara TRT Müzik kanalında program sunuyordunuz. Sevdiniz mi televizyonculuğu?
Çok sevdim. O programda müzisyen kimliğimle konuklarımı ağırladım, hafta içi her gün canlı müzik yaptık. İlk kez sabah programına çıkan konuklarım da oldu. Mesela Manga...
Röportaj yaptığım bazı isimler, sabah programlarını beğenmediklerini, hatta itici bulduklarını söylüyorlar.
Evet aynı şeyden biz de muzdaribiz. İzleyici de bıktı, sanatçılar da. Ya ajitasyon ya da ucuzluk var. “Yemekteyiz” programı mesela... Hayatta mutfağa girmemiş adamların şovlarına mahkum ediliyor insanlar. Yok kıl var, yok parmak izi var... Sanki laboratuvar çalışması yapıyorlar mutfakta! “Çok büyük proje ürettik” diyorlar, bakıyorsun evlendirme programı! 80 yaşındaki Adil Amca’nın tarlası, koyunu, talipleri... Gülelim mi, ağlayalım mı bilmiyorum.
Sizin yapmayı düşündüğünüz değişik bir format var mı peki?
Paylaşıma açık, canlı bağlantıların olduğu bir program düşünüyorum, bu konuda görüşmelerim de sürüyor. Zaten bunu bir mesuliyet gibi görüyorum. Çünkü Edi’yle Büdü gibi özel hayatlarını sergileyen, rezil rezil insanlar görmekten bıktık. Ama Tv’de bir şeyler değişecek, taşlar oynuyor. Neydi bir zamanlar sabah kuşaklarındaki isimler! O kişiler isterlerse 10 evlilik yapsınlar, isterlerse çırılçıplak gezsinler fark etmez. Kimseyi sahaya sokmayanlar artık yok! Veda zamanı çünkü.
Peki beğendiğiniz bir televizyoncu var mı?
Okan Bayülgen. İşini çok iyi yapıyor, sürekli format değiştiriyor, yerinde saymıyor. Çok zengin bir içeriği ve konuk profili var. Eğlendirirken mesajlarını da veriyor, televizyonu da eleştiriyor.
Neden siz de her yıl bir albüm yapmıyorsunuz?
Bu hem maddi hem de manevi açıdan o kadar zor bir iş ki... Yapmak istediğiniz şey kaliteli olunca, prodüktörlere kabul ettirmek de zor oluyor. İşi bilmeyen insanlar size müdahale ediyor. O yüzden kendim üstlendim albümlerimi. O da maddi olarak büyük bir yük.
Angelina Jolie’ye benzetiliyorsunuz. Siz kendinizi ne kadar güzel buluyorsunuz?
Benden çok daha güzel kadınlar var ama benim ruhum güzel. Bu konuda konuşmaktan çekinmiyorum. iyi özelliklerim ve vasıflarım var çünkü. Bu sektöre girdiğimde insanların gözleri parladı, buna inanın.Neden?TRT’den çıkmışım, piyasayı bilmiyorum. Günay’da sahne aldım. Bir baktım Nur Yerlitaş, Mehmet Ali Erbil, Stelyo Pipis... Birinci gün gelen bazı insanlar, ikinci gün de geldiler beni izlemeye. Malzeme gelmişti çünkü.
Nasıl bir malzeme olurdu sizden?
“Soyunup yatacak mı bakalım, bikinisiyle poz verecek mi, bekar mı, özel hayatı nasıl?” Ben zannettim ki dinleyici olarak geldiler. Meğer değilmiş. “Eli yüzü düzgün genç bir kadın, bir bakalım neyin nesi, bir yoklayalım” dediler herhalde. Bana ve eşime gelen göz süzmeleri, sinyalleri dikkate almadık hiç.
Umut Akyürek dört dörtlük bir kadın mı?
Fazla konuşuyorum. Tepkili ve fevriyim. Sinirliyim, tezcanlıyım. Ama iyi yanlarım da var. İnsanları seviyorum. Ahlaklı yaşadım. İş ahlakım namusumdur, asla taviz vermem. Hiçbir zaman eğilip bükülmedim. Kapılara gidip dilenmedim. Bunun çok cezasını çektim ama yine de bu yanımla çok övünüyorum.
Ne gibi çektiniz cezasını?
Maddi, manevi çok acılar çektik. O döngünün içine girmediğiniz için yerinizde saymaya mahkum ediliyorsunuz mesela... Ben polemik istesem, giyer bikinimi tur atar, birkaç kişiye sataşırım olur biter. Ama yapmam, yapamam bunu.5 yaşında bir kızınız var, ona hayata dair tek bir öğüt verseniz bu ne olurdu? Dürüstlük olur vallahi. “Bizim gibi salak ol çocuğum” derdim!
Siz çok doludizgin girmiştiniz magazin dünyasına. Ne oldu sonra?
2003 yılıydı. Evet şaşaalıydı her şey. İnsanları epey bir rahatsız ettim. Çünkü ben düşündüğüm şeyi söylerim. Bana “Son assolistsiniz. Ne düşünüyorsunuz assolistlikle ilgili” diye sordular. “Eski assolistlere bakın; Emel Sayın’a, Muazzez Abacı’ya, Gönül Yazar’a, Zeki Müren’e... Ondan sonra bana bu soruyu soramayacaksınız” dedim. Bunlar rahatsız etti birilerini.