Artık aşka hazırım
.
Ünlü oyunca son bir yıldır neler yaptığını, çekimleri devam eden filmini, gelecekle ilgili planlarını anlattı.
Film çekimi için Bodrum’dasınız... Teklif nasıl geldi, kabul ediş sürecini ve sonrasını anlatır mısınız ?
- Los Angeles’ta bir gün aklıma bir melodi takıldı. Melodiyi mırıldanıyorum ama ne olduğunu hatırmıyorum. Sonra buldum. Jane Campion’un “Piano” filminin müziğiydi. Youtube’a girdim, onu izlemeye başladım. İçimden “Bir rol olsa da piyano çalmayı öğrensem” dedim. Üç gün sonra Los Angeles’ta yaşayan bir arkadaşım aradı. Yönetmen Nezih Ünen’in beni aradığını, hazırlığını yaptığı filmde beni başrolde oynatmak istediğini söyledi. Rol de bir piyanistmiş. Senaryoyu gönderdiler, okudum, apar topar ıstanbul’a geldim. Bana hoca da tutmuşlar. Bu yaştan sonra piyano öğrenmeye başladım yani...
Filmdeki rolünüzden bahseder misiniz ?
Bahar karakterini oynuyorum. Bahar, sakin, iç dünyasında yaşayan bir karakter. Onu çok sevdim. Ben role değil, rol bana bir şeyler katıyor bu sefer. Uzun zamandır yurtdışındasınız, neler yapıyorsunuz oralarda ?- Berlin’de yaşayan göçmen Türkler’e eğitim veren bir vakıf aradı, yardımıma ihtiyaçları olduğunu ve oradaki kadınlarımıza nasıl bir program uygulayabileceklerini sordu. Hiçbir para talep etmedim, sadece konaklayacağım bir yer istedim ve onlara diksiyon, oyunculuk, özgüven, dil eğitimi verebileceğimi söyledim. Bilkent’te yaptığım yüksek lisansın tezi, diksiyon, fonetik ve aksanlardı. Orada rahmetli Cüneyt Gökçer’in asistanıydım. Asistan olarak çalıştığım için hocalık deneyimim de var. Bu yönümü değerlendirmek istedim. Dolayısıyla ıstanbul’daki evimi kapattım. Eşyalarımı Atatürk Kız Yetiştirme Yurdu’na bağışladım. DVD’lerimi arkadaşlarıma paylaştırdım. Bütün dostlarımın katıldığı çok güzel bir veda partisi verdim.
Hatırası olan eşyalarınızdan nasıl ayrıldınız ?
Çok kıymetli olanları anneme verdim. Bulaşık makinesiydi, yataktı falan, onları ihtiyacı olanlara dağıttım. İşim nedeniyle zaten sürekli dolaşıyordum. Ben de bir yere bağlı kalma arzusunu hayatımdan tamamen çıkarayım dedim. Madem dolaşıyorum tam dolaşayım istedim. Ve şu anda hayatımda tek bir valizim var, onunla dolaşıyorum. Hayatım bir bavula sığdı.
TIMES SQUARE’DE DAVULLU-ZURNALI ŞOV
Siz onlara orada neler öğrettiniz ?- Oyunculuk, özgüven, kendilerini ifade etmeleri, önyargısızlık. Çünkü haklı olarak bir kültürel çatışma yaşıyorlar. Ne Almanya’dalar ne de Türkiye’de. Ama o kadar tatlılardı ki. Orada bir sürü annem, bir sürü kız kardeşim oldu. Derken New York’tan bir telefon geldi. Babamla bir tiyatro kurmuştuk orada ve “Kanlı Nigar”ı oynamıştık. Bu defa da “Keşanlı Ali Destanı”nı sahneye koymak istediklerini, benim de hem sanat yönetmeni olmamı hem de Zilha’yı oynamamı teklif ettiler. Prodüktöre Ali’yi kimin oynayacağın sordum, Yavuz Bingöl’ün adını duyunca “Tamam” dedim. Kışlıklarımı Berlin’de bir arkadaşıma bırakıp yine tek bavula düştüm ve ver elini New York. New York’ta hemen 80 kişilik bir ekip kuruldu.
Kadrodakilerin hepsi Türk müydü ?
Orkestra hariç herkes Türk’tü. Los Angeles’e bir haftalığına gittiniz, ne kadar kaldınız ?Dört ay. Sonra bir hocayla daha tanıştım. Will Smith, Gerard Butler gibi oyunculara koçluk yapan biri. Bir de ona performansımı gösterdim. O da beni master class’ına aldı. şimdi iki hoca ile çalışıyorum.
“MAHSUN’UN YAPTIĞIYLA GURUR DUYUYORUM”
Türkiye’yi özlüyor musunuz? Mesela Cihangir’deki evin çatı katında çekirdek çitlemeyi, martılarla konuşmayı özlediniz mi ? Los Angeles’ta da martılar var. Martılar benimle her yerde artık. Orada da martılarla sohbet ediyorum, ayrıca çekirdeğim de var. Onun için pek yabancılık çekmiyorum. New York’ta Beş Minare” filmi için ne diyeceksiniz ?Gurur duyuyorum.
Siz çekimler sürerken New York’ta mıydınız ?
Oradaydım. Haluk (Bilginer) abi, Mahsun (Kırmızıgül) falan beraber yemek yedik. Deli gibi çalıştılar. Mahsun’un yaptığı işle gurur duyuyorum.“ARTIK AŞKA HAZIRIM”“Olunca söyleyeceğim” demiştiniz, sevgiliniz var mı ?Bir bavulla sürekli dünyayı gezen bir insanın sevgilisi nasıl olacak? Benim gibi gezgin birini bulmam lazım. şu ana kadar Evliya Çelebi gibi hep oradan oraya gittiğim için önce kendi içimdeki aşkı keşfetmenin peşine düştüm. Sanırım onu da keşfettim. Artık birini sevebilirim, sevilebilirim. Yani aşka hazırım.