Diyetinizde mutlaka olması gereken besinler
.
Soğan çeşitleri, pırasa ve sarımsak:
Kolesterolü düşürür, tümör oluşumunu engeller, kanser yapıcı maddeleri zararsız hale getirir, helikobakter pyloriyi baskılar. Salatalara çiğ formda ince ince doğrayarak eklemek etkindir. Pişirildiğinde aktif bileşenler kaybolmaktadır. 1 adet soğan, 2 diş sarımsak ve ½ adet pırasa yeterlidir.
Yeşil Otlar ve Sebzeler:
Fonksiyonel Detoksifikasyonda kullanılan koyu yeşil renkli otlar, özellikle folattan (sentetik şekline folik asit denir) çok zengindirler. B vitamini grubundan olan folat kanda homosistein düzeyinin yükselmesi önlenerek kalp hastalıklarına karşı koruma sağlar. Folat, B6 ve B12 suda çözünen vitaminler olup, pişirme sırasında bozulurlar. Bu nedenle, mümkün olduğunca çiğ olarak veya buharda pişirilerek yenmelidir. Bu otlar ve sebzeler, antioksidan mekanizmasında rol oynayan bakır ve mangan gibi mineralleri içerir. 300’den fazla enzimde yer alan ve sağlıklı bir kardiyovasküler sistem için gerekli olan magnezyum, kalp ritmi ve vücudun su dengesi açısından önemli olan potasyum, kan şekerinin düzenlenmesinde rol oynayan vanadyum, güçlü bir bağışıklık sistem için gerekli olan çinkodan da zengindirler.
Zeytinyağı:
Birçok kültürde çeşitli anlamlar yüklenen zeytin ağacı, en yaygın olarak barışı ifade etmek için kullanılır. Zeytin ve zeytinyağı, Akdeniz kültürünün ve mutfağının binlerce yıllık vazgeçilmez bir parçasıdır. Zeytinyağı, bileşiminde bulunan tyrosol, hydroxytyrosol, oleoeuropeine, caffeic ve cumaric asit ile diğer yağlardan ayrılır. Zeytinyağı tekli doymamış yağ asitlerinden zengin olup, çoklu doymamış yağ asitlerini ise az miktarda içerir. Isıtıldığında hemen hemen diğer bütün bitkisel yağlardan daha az kanserojenik madde oluşturur. Bu özellikleri ile zeytinyağının LDL-kolesterolü düşürme, antioksidan etkileri vardır.
Lahanagiller:
Lahana, brüksel lahanası, brokoli ve karnabahar bu grubun en önde gelen üyeleridir. Bu bitkiler içerisinde bulunan glukosinolat ve isothiosiyanat maddelerinden zengin olup, yapılan son tıbbi araştırmalara göre özellikle kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir. Vücudun detoksifikasyon sistemini güçlendiren ve karsinojen aktivasyonu engellerler. Lahana tüketiminin kadınlarda estradiol 2-hidroksilasyon yani östrojen hormonunun miktarını önemli derecede yükselttiği belirlenmiş, bu bileşiğin meme kanseri riskini azaltabileceği bildirilmiştir. Lahananın hipoglisemik etkisini gösteren çalışmalar vardır, fakat mekanizması henüz bilinmemektedir.
Soğangiller:
Sülfürden zengin olan soğangiller ailesinde başlıca kuru soğan, taze soğan, kuru ve taze sarımsak ve pırasa bulunur. Yabancı literatürde ‘allium’ sebzeleri olarak geçen soğangiller, vücudun detoksifikasyon sistemlerine yardımcı olurlar. Soğangiller, güçlü antioksidan maddeler içerirler. Bu özellikleri ile yaşlanmaya ve çeşitli hastalıklara yol açan, serbest radikaller denen yıkıcı moleküllerin vücudumuzdan uzaklaştırılmasında etkili bir rol oynarlar. Yapılan son araştırmalar, özellikle sarımsağın, kanser riskini azalttığını ve tromboz oluşumunu önlediğini göstermiştir.
Sarımsak:
Sarımsağın antifungal (mantar oluşumunu önleyici), antibakteriyel, hipoglisemik, hipolipidemik (kan yağlarını azaltıcı) ve antiaterosklerotik (kalp hastalıklarını önleyici) özellikleri olduğu ileri sürülmekte, kanserden koruyucu olduğu belirtilmektedir. Kükürt içeren ve parçalandığında sarımsağa karakteristik kokusunu veren bileşiklere ayrılan allisin, sarımsaktaki başlıca aktif maddedir. Allisin, sarımsak dişleri mekanik olarak parçalandığı zaman kokusuz bir ön madde olan allinden enzimatik olarak oluşmaktadır. Sarımsağın kanserden koruyucu etkisinin, içerdiği kükürtlü bileşiklere (allil metil trisülfid, allil metil disülfid, diallil trisülfid, diallil sülfid) bağıntılı olduğu belirtilmektedir. Bu bileşenlerin benzopirenin indüklediği, mide tümörlerinin oluşumunu engellediği bulunmuştur.
Yaşları 55-69 yıl arasında değişen 41.837 postmenapozal kadın üzerinde yapılan bir çalışmada yüksek sarımsak tüketiminin kolon kanser riskini %50 oranında azalttığı belirtilmiş, sarımsağın bileşiminde bulunan glutatyon S-transferazin karsinojen inhibitörü olduğu bildirilmiştir. Sarımsağın aynı zamanda ateroskleroz ve ateroskleroza bağıntılı hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde etkili olduğu belirtilmektedir. Sarımsağın bu etkisinin hiperlipidemi ve hipertansiyonu düşürücü, diyabet ve tromboz oluşumunu önleyici mekanizmalar ile bağlantılı olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca deneysel çalışmalarda sarımsağın arter düzeyinde antiaterojenik (önleyici) ve antiaterosklerotik etkisi olduğu belirlenmiştir. Sarımsağın bu etkisini arter duvarlarındaki lipit içeriğini azaltıcı, hücre içi lipit birikimini önleyici kapasitesi ile yaptığı öne sürülmektedir.
Mantar:
Sebzeler içinde selenyumun en iyi kaynağıdır. Selenyum vücutta antioksidan etki oluşturarak hücreleri hasardan korumaya yardımı olur. Ergotiyonin adında önemli bir antioksidan bileşik içermesi nedeniyle de hücre hasarları kanser ve kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkların gelişmesinin önlenmesinde katkıda bulunabilir.
Domates:
Domates, karotenoidlerden özellikle likopen yönünden zengindir. Likopenin antioksidan etkisi nedeniyle göğüs, sindirim sistemi, serviks, mesane, deri ve muhtemelen akciğer kanser riskini azalttığı bildirilmektedir. Antioksidan öğeler, hücre içinde hasara neden olan tekli oksijenin oluşmasını önleyerek ya da oluştuktan sonra bağlayarak etkinlik gösterirler ve organizma içinde karsinojen oluşumunu baskılarlar. Likopenin bu etkisinin çok kuvvetli olduğu belirtilmektedir. Ayrıca likopenden zengin beslenme ile serviks, kolon, özefagus, rektum ve mide kanser riskini azalttığı belirtilmiştir.
Ahududu:
Ahududu, kanserli hücrelerin çoğalmasını engelleyen ellagik asit adı verilen antioksidanlar ve hastalıklara sebep olan mikroorganizmalarla savaşan, vücutta pamukçuk yapan Candida albicans gibi, bazı mantarların ve bakterilerin oluşumunu, engelleyen antosiyanidin bulunmaktadır. Ayrıca ahududu kroner kalp rahatsızlıkları riskini de azaltır. İçerdiği lifler sayesinde vücuttaki kötü kolesterol seviyesini düşürür. İçeriğindeki yüksek miktardaki antioksidanlar arteryel duvarlarındaki kötü kolesterol oluşumunu engeller. Stoner ve arkadaşlarının 2002 yılında yaptıkları bir çalışmaya göre, özellikle antosiyanin ve ellajik asitin ağız, yemek borusu, mide ve kolon gibi sindirim yolu kanser tiplerinin tedavisinde etkili olacağı belirtilmektedir. Ayrıca biyoaktif fitokimyasalların hasta doku tarafından emilimin temas yolu ile olmasının başarıyı arttırılacağı belirtilmiştir. Örneğin ağız kanserinde taze ahududu yemek tavsiye edilmektedir. Ahududu, hafif derecede laksatif etki gösterdiği için hazımsızlık ve diyare için yararlıdır. Bunun yanında içeriğinden dolayı adet ve menopoz sorunlarına karşın etkindir.