GeriAşk İlişkilerin yeni doktorları: Yaşam koçu ve ilişki terapistleri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

İlişkilerin yeni doktorları: Yaşam koçu ve ilişki terapistleri

"'İlişkinizi Kurtarma Rehberi'nin yazarı Yaşam Koçu ve İlişki Terapisti Yeşim Varol Şen ile son dönemde popüler olan mesleği ve bitmeye yüz tutmuş ilişkileri kurtarmanın yollarını konuşuk."

"İlişkiyi bitme noktasına getiren sebep hep sorunları çözmeyi bilmemektir." diye özetleyen Şen, ilişkilerinden emin olmak için gelen çiftlerin sayısının da son zamanlarda bir hayli arttığının altını çiziyor.


Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

- 1974 İstanbul doğumluyum. Evli ve 1 çocuk annesiyim. İ.Ü. İşletme Fakültesi'ni bitirdikten sonra İngiltere'de davranış bilimleri ve sonrasında da yaşam koçluğu, kapsamlı koçluk ve ilişkiler koçluğu gibi eğitimler aldım. "Uzmanlar Teoride, Anneler Pratikte" ve "İlişkinizi Kurtarma Rehberi" adlı kitaplarım Netkitabevi'nden yayınlandı. Radyo Mega'da "Duru Yaşam" adlı programı hazırladım ve sundum. Anne Bebek Dergisi uzman yazarıyım. Duru Yaşam Koçluk ve Danışmanlık Merkezi (www.duruyasam.com) bünyesinde kurumsal ve bireysel eğitimler ve bireysel seanslarla profesyonel hayatıma devam ediyorum. Ayrıca anaokulu velileri için ebeveynlere yönelik koçluk seminerleri düzenliyorum.


Yaşam koçluğu ve ilişki terapistliği son dönemde adını sıkça duyduğumuz mesleklerden. Nedir bu yaşam koçluğu?

- Yaşam koçluğu bireylerin hayallerini hedeflere, hedeflerini de gerçeğe döndürmesine katkıda bulunan bir sistem. Hepimizin zaman zaman yolumuzu çizmeye, sorunlarımızı gidermek için yardıma ve hayatımızı planlamaya ihtiyacımız oluyor. Koçluk da, bireylerin sorunlarına farklı bir bakış açısı ile çözüme odaklanmalarına ve hedeflerine ulaşmalarına yardımcı oluyor. Biz danışanlarımızla birlikte hedeflerine yönelik stratejiler ve eylemler planlayarak, hayatlarının kontrolünü ele almalarına yardımcı oluyoruz. Yani bir anlamda hedeflerine ulaşmaları için köprü oluşturuyoruz. Ben, daha önce aldığım eğitimle de birleştirerek koçlukta da ilişkiler üzerine uzmanlaşmayı seçtim. Aile içi ilişkiler, kadın-erkek ilişkileri, ebeveyn-çocuk, işveren-çalışan ve hatta kendimizle ilişkilerimiz benim üzerinde çalıştığım alanlar.


Psikolog ve psikiyatristler, siz ve meslektaşlarınıza karşı pek de iç açıcı düşüncelere sahip değiller...

- Toplumumuzda da bu konuda bir kavram karmaşası var. Öncelikle psikiyatristleri ayrı tutmak gerek diye düşünüyorum. Çünkü psikiyatristler reçete yazma yetkileri de olan tıp doktorlarıdır ve çoğunlukla şizofreni, obsesyon vb. mental hastalıklarla ilgilenirler. Zaten biz danışanımızın tedaviye ihtiyacı olduğunu gördüğümüzde mutlaka psikiyatristlere yönlendiriyoruz.
Psikologlar ile bizim en büyük farkımız ise, bizim psikologların aksine geçmiş değil, gelecek odaklı çalışma yapmamızdır. Yani 'neden'lerle değil 'nasıl'larla çalışır ve çözüme odaklanırız. Danışanların güçlü yönlerini ortaya çıkartarak ilerlemelerine yardımcı olmaya çalışırız. Bir diğer fark da koçluk seanslarının haftada bir kere olmak üzere maksimum 12 seansla sınırlı olmasıdır. Çünkü insanların kısa vadeli hedeflerine ulaşma süreleri istatiksel olarak üç aydır.
Bunun yanı sıra, yaşam koçluğu en azından bizim ülkemiz için yeni bir meslek. Özellikle Amerika'da CEO'lardan tutun ev hanımlarına kadar herkesin çalıştığı bir yaşam koçu var. Bu farklılıkları ve alternatif bir meslek grubu olarak algılanması, en fazla kendi gelişimine katkıda bulunmayan psikologlar tarafından tehdit olarak hissediliyor olabilir. Şahsım adına psikoloji eğitimine ve çalışmalarına çok saygı duyduğumu söylemeliyim. Sonuçta bizim çalışma ve eğitimimizin temelinde de psikoloji yatıyor. Umarım psikologlar da bizi rakip değil de, çalışma arkadaşları olarak görüyorlardır.


İlişki terapistliği kısmına gelirsek, toplumumuz bu konuya nasıl yaklaşıyor? Destek almak isteyen çok kişi var mı?

- İlişki terapisine toplumumuzun, özellikle genç neslin açık olması çok sevindirici. Uzun zamandır evli çiftlerde yardım almak için artık çok geç kalındığı gibi bir yanılgı var. Oysa ben seanslarımda koçluk uygulamalarını kullanarak çözüme yönelik bir çalışma yapıyorum. Yani 20 senelik bir evliliği irdelemeye düğün gününden başlamıyoruz. Sorunları tespit edip çözüme odaklanıyoruz. En önemlisi de danışanlarıma doğru iletişim dilini de öğretiyorum ki ileride doğacak sorunlarda yardım almak zorunda kalmasınlar, doğru iletişim kurarak problemlerini kolayca çözebilsinler.


Genelde evli kişiler mi geliyor?

- Son dönemde bekar, ilişkisini düzeltmek için veya evlilik kararından önce ilişkisinden emin olmak için gelen çiftlerin sayısı oldukça arttı. Bu da toplumumuzda bilinç düzeyinin arttığını gösteren çok güzel bir gelişme.


Genelde size gelen çiftlerde, bayanlar mı eşlerini ikna ediyor? Erkeklerin tutumu nasıl?

Erkeklerin tutumu çok enteresan. Genelde eşlerinin zoruyla ve hatta bir bayanla rahat konuşamayacakları ya da suçlanacakları gibi önyargılarla geliyorlar. Fakat ilk adımı attıktan sonra terapide daha rahat içini döken ve sonrasında ilişki düzeldiği halde koruma seanslarına devam etmek isteyenler de öncelikle erkekler oluyor. Eşlerini yardım almaya razı edemeyen bayanlara ise yalnız da olsa gelmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü bir tarafın bile çabalaması hiç kimsenin çabalamamasından iyidir. Zaten başta gelmeye karşı çıkan beyler de, çoğunlukla eşlerindeki değişimi izleyince ya merak ettiklerinden ya da terapinin gerçekten işe yaradığını anladıklarından devamında seanslarımıza katılıyorlar. Bunun yanı sıra kendi isteğiyle gelen, hatta eşini de ikna eden çok beyefendi de var elbette.


Eskiden bitmek üzere olan ilişkileri kurtarmak için yakın çevredeki arkadaşlardan, büyüklerden yardım alınırdı. Şimdi durum değişti yani?

- Sorunlarımızı çevremizle paylaşmak, yardım almaktan çok, deşarj olmak demek. Çünkü bizi seven insanların bizi kendi duygu ve yargılarını bir kenara bırakarak dinlemeleri çok mümkün değildir ve yardım etmeye çalışırken istemeden de olsa çok daha fazla zarar verebilirler. Bitmiş olan ilişkileri kurtarmak elbette çok meşakkatli ve zor bir süreç. Ancak düzeltme isteği ve sevgi olduğu sürece her ilişki kurtarılabilir ve çabalamaya değer. Bunun sırrı ise her şeyden önce aldığım eğitim doğrultusunda danışanlara önyargısız, onların gerçekleriyle ve onların isteklerini temel alarak yaklaşabilmem ve çoğu zaman kendilerinin bile farkında olmadıkları gerçekleri fark edip keşfetmelerine yardımcı olabilmem elbette.


Yapmış olduğunuz izlenimlere göre ilişkiler genelde neden bitme noktasına geliyor?

- Her ilişkinin dinamiği ve yaşanan sorunlar farklı da olsa, bitme noktasına getiren sebep hep sorunları çözmeyi bilmemektir. Problemlerin ve tartışmaların yarattığı negatif duygusal enerjiler sebebiyle yanlış iletişim dili kullanmak tartışmaları çözümsüz hale getirir ve çiftlerin birbirini incitmesine ve çoğu zaman da ilişkiden vazgeçmesine sebep olur. Eşimizi suçlamak yerine çözüme odaklandığımız ve doğru adımları attığımız zaman ilişkiyi düzeltmek zor değil.


Kötü giden ilişkiler bitmeli mi yoksa toparlamak için zorlanmalı mı?

- Elbette her ilişki özeldir ve çabalamaya değer. Ancak öncelikle önemli olan ilişki değil bireylerin mutluluğudur. Bireylerin fiziken veya ruhen şiddete maruz kaldığı veya ilişkinin kişisel değerleriyle çeliştiği noktalarda bitirmek, bireyler için daha sağlıklı olabiliyor. İlişkinin bitmesi bireyler için uzun vadede daha sağlıklı ve mutlu olmalarını sağlayacaksa, bitirmek daha doğrudur.


Birazda 'İlişkinizi Kurtarma Rehberi' kitabınızdan bahsedelim...

- Bu kitabımın amacı özellikle çözüme odaklanmayı ve sorunları çözmenin metotlarını öğretmek. Çözüme ulaşmak için izlenmesi gereken adımları, kendimize ve eşimize yöneltmemiz gereken soruları paylaştım. Kitabı okuyan ve yöntemleri uygulayan çiftler ilişkilerinin mucizevi bir şekilde düzeldiğini görecekler. Ayrıca sadece eşimizle değil, iletişim kurduğumuz tüm insanlarla kullanmamız gereken dili anlatmaya çalıştım. İlişkilerde sıkça yapılan hataları ve yerine konması gereken doğruları okuyucular bu kitapta bulacaklar. Umarım okuyanların ilişkilerine zenginlik katmama vesile olur...


Sizce bir ilişkiyi ayakta tutmanın sırrı nedir? Ya da kötü giden bir ilişkiyi toparlamanın?

- Çok beğendiğim ve inandığım ve kendi web sayfamda da kullandığım bir cümle vardır: "Hayatınızda aynı şeyleri yapmakta ısrarlıysanız, aynı sonuçlara katlanmaya razısınız demektir". İlişki kötü gidiyorsa her iki taraf da buna sebebiyet verecek bir şeyler yapmıştır. Dolayısıyla bizi bu noktaya getiren davranışlarımızı değiştirmemiz gerekmektedir. Bireyler birbirine saygı, sevgi hissettiği ve haklı olmaya çalışmak yerine mutlu olmaya çalıştığı sürece, ilişkiler sağlıklı yürür.


Ünlüler ciddi bir ilişkinin hemen akabinde yeni bir ilişkiye başlıyorlar. Bu konuda yorumlarınız neler?

- Bunun sadece ünlülere has bir davranış olduğunu sanmıyorum. Sadece onlar çok göz önünde olduğu için biz onların özel hayatlarını çok daha biliyor oluyoruz. Oysa komşu Ayşe Teyze'nin kızının geçen sene kaç farklı kişi ile ilişkisi olduğunu bilme şansımız olmuyor. Elbette ünlülerin egolarının çok yüksek olması, kendilerine çizdikleri imaj nedeniyle bir ilişki için çabalıyor görünmekten çekinmeleri, sadece ünlü oldukları için etraflarında kendileri ile birlikte olmaya istekli çok insan olması gibi sebeplerle bir ilişkiden diğerine çok çabuk atladıkları da oluyor. Bu elbette son derece sağlıksız ve aslında kendilerine zarar veren bir tutum.


Bazı ünlü isimlerle çalıştığınızı biliyoruz. Siz ünlülerin ilişkilerini ciddi buluyor musunuz?

- Elbette genelleme yapmak çok doğru olmaz. İlişkilerini son derece ciddiye alan ve emek sarf eden ünlülerimiz var. Ancak özellikle yeni şöhret olmuş veya kazandığı şöhreti işinden dolayı hak etmemiş ünlülerimiz de, maalesef bu kişiliklerini dejenere eden bir durum olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu ünlüler de genellikle kendilerinin bile ciddi almadığı, çok kısa süreli ve genellikle imajlarını perçinleyecek ilişkiler yaşamayı tercih ediyorlar.

False