GeriAşk Çağımızın mutsuz erkeği
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Çağımızın mutsuz erkeği

"Dünyanın büyük bölümünde kadın hakları mücadelesi sürerken, gelişmiş ülkelerin birçoğunda "erkek hareketi" ya da "erkek hakları hareketi" diye toplumsal bir hareket var."

Kaynak: Radikal İki, Saba Öymen/Sydney

Türkiye gibi erkek egemen bir toplumun üyelerine tuhaf gelebilir ama erkek olmanın özenilecek bir şey olmadığı günler geldi. "Erkekler hayatta başarısız oluyorlar. Kırık ve güvensiz iç dünyalarını ele vermemek için güçlü ve mutlu rolü oynuyorlar. Sorunlarını paylaşmaya, duygularını açıklamaya korkuyorlar". Bu iddialar erkek hakları savunucularına ait ve günümüzün erkeğinin feminizmle birlikte yaşamak zorunda kalarak bu hale geldiğini düşünüyorlar. Dünyanın dört bir yanında kadınlar ezilmeye devam ederken, kendileri adına karar verme hakları bile olmazken, kadına ödenen para aynı işi yapan erkeğe ödenenden azken, yönetici seviyesindeki kadınların sayısı erkeklere oranla çok daha düşükken erkeklerin güçsüzlüğü iddiası saçma bulunabilir ama son yıllarda erkeklerin toplumdaki konumunda büyük bir değişiklik olduğu açık. Toplumun bazı kesimleri dışında, erkekler korkulacak kişiler değiller artık kadınlar için. Dahası, kadınların saygı duyduğu ya da görüşlerine değer verdiği kişiler olmaktan da çıkıyorlar. Özellikle televizyon reklamlarında, önem verilmeyen, kenarda bırakılan kişiler hep erkekler. Şu sıralar gösterilmekte olan bir reklamda, erkek karısına son derece yumuşak bir sesle 'balım' diye seslenip pantolonunun yerini soruyor. Erkek, panik içinde koşuşarak her yerde pantolonunu ararken, kadın cevap verme gereğini bile duymuyor, oturduğu koltuğa daha da gömülüyor, yüzünde hafif bir gülümsemeyle neskafesini yudumluyor. Erkeklerin özellikle son on yılda geldiği bu yeni durumu önemli bir sorun olarak görmeyenler olabilir. Öyle ya, yıllardır kadınlardı güçsüz ve başarısız olan, şimdi sıra erkeklere geldiyse, varsın gelsin. Ama toplum bilimcilere göre çok önemli bir sorun bu ve çözüm arayışında, bir noktada anlaşma sağlandı: Özellikle Batı ülkelerinde neredeyse tamamen bir kadın mesleği haline gelmiş olan öğretmenlik mesleğine erkekleri teşvik etmek gerekiyor.
Son yıllarda Amerika, İngiltere ve Avustralya'da yapılan araştırmalar sonucunda, kız öğrencilerin hemen her derste erkek öğrencilere göre daha başarılı oldukları ortaya çıktı. Eskiden erkeklerin alanı olarak bilinen matematikte kızlar erkeklerle aynı seviyeye gelirken, İngiliz dili ve edebiyatında ve sosyal bilimlerde çok daha başarılılar. Bu konuyu araştıran eğitimciler ve toplum bilimciler, günümüzde erkek çocukların, kendilerine pozitif örnek teşkil edecek yetişkin erkek modelinden yoksun büyüdüklerini fark ettiler. Ekonomik koşulların zorlaması ile günün uzun saatlerini işlerinin başında geçiren, bazen iki işte çalışan babalar çocuklarını doğru dürüst görmüyorlar bile günümüzde. Köy ve kasabalardan şehirlere göç başlayıp aile üyeleri birbirlerinden uzaklaştığından bu yana, çocukların amcalar ve dayılarla yakın ilişkisi de yok oldu. Boşanma oranının da giderek arttığını hesaba katarsak gerçekten erkek çocuklar bazen hayatlarında hiçbir yetişkin erkek olmadan büyüyorlar. Böylece anneler, anneanneler ve teyzeler arasında, bir kadının verebileceği desteği ve bilgilendirmeyi alarak yetişen kız çocuklarına oranla dezavantajlı oluyorlar. Araştırmacılara göre, günümüzde özellikle ilkokullarda öğretmenlerin çok büyük bir çoğunluğunun kadın olmasının da katkısıyla, kendilerine pozitif örnek olacak baba ve/veya erkek öğretmenden yoksun yetişen erkek çocuklar güvensiz, açığa vurmayı başaramadıkları gerçek kişiliklerini bir örnek maskelerin ardında saklayan, yetişkin bir erkek olmanın ne demek olduğunu bilmeyen büyük adam görünümünde çocuklara dönüşüyorlar.

Zoraki idoller

Bunun çaresi erkekleri öğretmenliğe özendirmek olarak görülüyor ama nasıl? Ücret ve statü seviyesi başka pek çok mesleğe göre düşük kalan öğretmenliği erkekler artık tercih etmiyorlar. Amerika'da ilk ve orta öğretimde her 10 öğretmenin yalnızca iki tanesi erkek. Avustralya'da geçtiğimiz günlerde ortaya atılan bir öneri öğretmen olmak isteyen erkeklere ekstra burslar sağlamak, kız öğrencileri ise burstan yararlandırmamak. Yani aldıkları notlar aynı seviyede olan biri kız biri erkek iki öğrenciden erkek olan burstan faydalanıp öğretmen olabilecekken, kız öğrencinin aynı eğitimi almak için para ödemesi gerekecek. Bunu yapabilmek için cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili yasada değişiklik yapmak gerekiyor ama ortaya atılan fikir cinsiyet ayrımcılığının ta kendisi. Bu arada toplumsal dayanışma kulüpleri kurarak babasız çocuklara birer cici baba sağlama fikirleri de dolaşıyor ortalıkta. Hatta bunu küçük çapta kendi aralarında organize edenler bile var duyduğumuza göre. Kendilerine olumlu örnek olacak yetişkin erkeklerle birlikte oyun oynayıp spor yapmalarının, gezilere gitmelerinin, erkek çocukların psikolojik gelişmesine olumlu etkisi olacağı muhakkak, ama bunu zorlama ilişkilerle yaptırmaya çalışmak ne derece doğru? Tek başlarına erkek çocuk büyütmekte olan bazı anneler çocuklarına mutlaka ve mutlaka erkek öğretmen gerektiğine inanırken, önemli olanın, öğretmenin erkek veya kadın olması değil, çocuklarına anlayış, sevgi ve ilgi ile yaklaşabilmesi olduğunu unutmuş durumdalar.

Erkek özgürlük hareketi

Gelişmiş ülkelelerin birçoğunda "erkek hareketi" ya da "erkek hakları hareketi" diye toplumsal bir hareket var bugün. İngiltere Erkek Hakları Örgütü şöyle sesleniyor erkeklere: "Feminist lobi tarafından erkek haklarına yapılan saldırıların farkında mısınız? Evliyseniz evliliğinizde, boşanmışşsanız boşanma sırasında ve boşanma sonrası çocuklarınızla ilişkilerde size haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz? Medyada sergilenen zayıf karakterli ya da komik erkek tipinden bıktınız mı? Bu konuda bir şeyler yapmamızın zamanı çoktan geldi."

Son yıllarda ara ara alevlenen tartışmalarda, erkek hakları hareketinin öncülüğünü yapan yazarlar, feminizmle birlikte ortaya çıkan modern erkek tipi için önemli olan tek noktanın kadınları memnun etmek haline geldiğini, oysa kadınlara saygı duymak ve onların toplumda hakları olan yere gelmelerine yardım etmenin farklı bir şey olduğunu söylüyorlar.

Her ne kadar erkek dünyası deniyorsa da, gerçekler aslında bu dünyanın ne erkek ne de kadın dünyası olduğunu gösteriyor. Kadınların ezilişinden söz ediyoruz ama erkeklerin de ayrıcalıklı mutlu kesim olmadığını görmek için istatistiklere bakmak yeterli: Erkekler ortalama olarak kadınlardan altı yıl daha az yaşıyorlar. Kadın erkek ilişkilerinde çoğu zaman erkekler başarısız oluyor. (Batı ülkelerinde eviliklerin yüzde 40'ı ayrılıkla sonuçlanırken, boşanmak üzere başvuranların 5'inden 4'ü kadın.) Yasaya aykırı eylemleri gerçekleştirenlerin yüzde 90'a yakını erkekler olduğu gibi cezaevlerindeki mahkumların da yüzde 90'ı erkek. Okullarda davranış problemi olan ve öğrenme güçlüğü çeken çocukların da gene yüzde 90'a yakını erkek çocuklar.

Kadınlar çok uzun yıllar ezildiler. Daha 1970'ler kadar yakın bir zamanda kocası tarafından terk edilen bir kadın, devletten maddi yardım almak için başvuru yaptığında, kadınlık görevlerini aksatmamış olduğunu ispat etmesi gerekiyordu. Bu, kocasına düzenli olarak yemek hazırladığını, gömleklerini ütülediğini ve kocası istediğinde seks yaptığını ispatlaması demekti. İşte feminizm bütün bunlara karşı başladı, pek çok haksızlığı değiştirdi, değiştiriyor. Tamamen eşit haklara sahip olmak kadınlar için hâlâ uzak bir hayal ama bu, erkeklerin de mutlu, ruhen güçlü ve başarılı olduklarını göstermiyor.

Bugün temalı tebrik kartları ve masa takvimlerinin en popüler olanları erkeklerle dalga geçenler. "Erkekleri ne kadar çok tanırsam köpeğimi o kadar fazla seviyorum" ya da "Erkeklerin iki yanlışı var: Söyledikleri her şey ve yaptıkları her şey" gibilerden cümlelerle süslü kartların en çok sattığı günümüzde erkeklerin de kadınların da kendileriyle ve birbirleriyle barışık bir hayat yaşamalarına daha çok var.

False