GeriAşk Aşkla ilk randevu!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Aşkla ilk randevu!

"Kalbimizin attığı müthiş bir an: Aşkla ilk randevumuz. O özel erkeği daima gülümseyerek hatırlarız ama hepsi bu değil. İlk aşkın hayatımızda sandığımızdan da büyük yeri var."

İlk gençliğin coşkusu, enerjisi ve saf duygularıyla yaşanan ilişkilerin şüphesiz her kadının yaşamında bambaşka bir yeri var. Heyecanın doruğa çıktığı; merak, korku, sabırsızlık, mutluluk, hayal kırıklığı ve gözyaşlarının birbirine karıştığı ilk aşklar sonradan hep hafif bir gülümsemeyle akla gelir. Acılar unutulmuş, kırgınlıklar geçmişe gömülmüş, artık erkekleri iyi tanıyor olmanın verdiği kendine güven, buluğ çağındaki o tipik güvensizliğin yerini almıştır. Başlangıçta kah sendeleyip kah kanat çırparak aşk yolunda paytak paytak yürüyen yavru kuş, artık uçmayı öğrenmiştir.

Peki, hepsi bu mu?

Eski defterler gerçekten ve tamamen kapanır mı, daha doğrusu ilk aşkın hayatımızdaki etkisi bir tebessümle mi sınırlıdır? Kesinlikle hayır. Aşık olduğumuz ilk erkek ve yaşadığımız ilişki daha sonraki seçimlerimiz ve aşka bakış açımız konusunda önemli bir belirleyici. Psikologlar genellikle 15-20 yaş arasında yaşanan ilk aşkın insanın en nahif ve savunmasız ilişkisi olduğunu çünkü ortada herhangi bir kıyaslama şansının bulunmadığını söylüyorlar.

Onlara göre bu dönemde duygularımızı fazlasıyla ciddiye alıyor, beklentilerimizi en yüksek düzeyde tutuyor ve bu beklentilere aldığımız karşılık oranında mutlu oluyoruz. Bu da bizim sonraki yıllarda ilişkilerimizin yönünü ve çeşitli duyguları hangi yoğunlukta yaşadığımızı belirtiyor. Mukayese imkanımız olmadığı için ilk çıktığımız erke ister istemez kafamızda karşı cinsle ilgili bir imajın oluşmasına neden oluyor.

Hep o anı arıyoruz

İlk aşkın yüzde 99 bitmeye mahkum olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz sanırım. Ancak bir ilişki için onlarca bitiş şekli olduğunu da unutmamak lazım. En masum duygularla, sevdiği erkek tarafından aldatılan, aptal yerine konan, aşağılanan, küçük düşürülen ya da ilk ilişkisinde farklı şekillerde zarar gören bir genç kızı sonraki yıllarda zor bir duygusal yaşam bekliyor. Tabii ki bunu herkes için söylemiyorum ama bu tarz bir genç kız özgüveni olmayan, yaşadığı ilişkiyi genelleyerek tüm erkeklerden öç almaya çalışan, aşkın keyfini sürmek yerine kendine durmadan işkence eden, sorunlu bir genç kadın haline gelebiliyor. Hal böyle olunca da art arda yanlış seçimler yapan bu genç kadının aşk hayatı bir kabusa dönüşüyor. Çünkü ortada şöyle bir gerçek var: İçgüdüsel olarak ilk aşkımıza bazı açılardan benzeyen, onu andıran erkekleri seçiyoruz. İlişkilerimizi fark etmeden o ilk beklentilerimizden yola çıkarak şekillendiriyor ve aslında hep benzer deneyimler yaşıyoruz. Kendimizi tamamen bırakmayı öğrenmişsek, karşımızdaki erkeğe kayıtsız şartsız teslim oluyor, güvensizlikle tanışmışsak birlikte olduğumuz insanla aramıza hep bir mesafe koyuyor; ilk ilişkimizde dominant bir rol üstlenmişsek daha sonra aşık olduğumuz erkekleri de bastırmaya, kontrol altına almaya ve yönetmeye çalışıyor, bir elmanın iki yarısı masalına inanmışsak daimi bir "öteki yarı" arayışına giriyoruz. Dolayısıyla eğer ilk aşkı derin bir acı ve hayal kırıklığıyla biten bir kadınsanız, olumsuz duygularınızı ve aşka negatif bakış açınızı değiştirmek için çok uğraşmanız, ciddi bir iç hesaplaşmaya girmeniz, bu kötü ilişkinin olumsuz yan etkilerinden kendinizi kurtararak aşk yaşamınızda yeni bir sayfa açmanız şart. Aksi taktirde sevdiğiniz ve sizi seven erkeklere karşı asla dürüst ve içten olamaz, iki insan arasındaki o en özel yakınlaşmadan kendinizi mahrum etmiş olursunuz.

İlk aşka ikinci bir şans

İlk aşkına karşı hala birtakım duygular içinde olduğunu, onun için heyecanlandığını fark eden kadınların işi oldukça zor. Üstelik bu konuda genel bir kural koymak da olanaksız, çünkü ilk aşkla ikinci bir ilişki yaşamak fazlasıyla kişisel bir durum. Ben kesinlikle aynı suda iki kez yıkanmadım, yıkanmam da. Ama bunu yapana da bir şey diyemem. Çünkü insanlar, koşullar, yer, zaman, duygular her zaman için değişkendir ve daha önce çeşitli sebeplerle, hatta belki de dışarıdan gelen birtakım etkiler sonucu biten bir ilişkinin yerine aynı insanla yeni bir sayfa açmak kimilerimiz için mümkün olabilir.

Ancak bu aşk yürür mü yürümez mi, ömrü ne kadar olur, onu gerçekten bilemiyorum. Bence ilk aşklarımızı her şeye rağmen sadece gülümseyerek hatırlamaya ve yeni ilişkilerden yeni şeyler öğrenmeye devam etsek daha iyi olur.

False