GeriAşk Aşk ve seks ilaç gibi geliyor!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Aşk ve seks ilaç gibi geliyor!

"Aşk, stres hormonlarını azalttığı için vücuttaki birçok sistem olumlu etkileniyor. Kalp, tansiyon, şeker, bağışıklık ve sindirim sistemi sorunları azalıyor. Beyin kimyası değişiyor; özellikle endorfin hormonu insana rahatlık veriyor. Uzmanlar, 'turp gibi' olmak için sağlıklı cinselliğin de şart olduğunu söylüyorlar."

Sevmek, sevilmek, sevişmek fiziksel ve ruhsal sağlığımızın en etkili ilaçlarından. Birçok uzman; uzun, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için reçeteye 'aşk ve sağlıklı seks' yazıyorlar. Aşkın ve sağlıklı seksin kalp sağlığına iyi geldiğini, depresyonla mücadele ettiğini, ağrıya karşı savunmayı artırdığını, bağışıklık ve sindirim sistemini güçlendirdiğini söylüyorlar.

Aşkla birlikte beyin kimyası değişiyor, stres hormonları baskı altına alınarak endorfin gibi insanı rahatlatıcı hormonlar salgılanıyor, tansiyon, şeker, kolesterol dengeleniyor, kalp besleniyor, bağışıklık sistemi güçlenerek pek çok mikrop ve virüse meydan okunuyor. Yani insana virüs değil, sadece aşk 'bulaşıyor'...

Aşk, stresi azaltıyor

Kalp hızla atar, adeta yerinden fırlar, duracak gibi olur, kalbin sesini cümle âlem duyar. 'Aşk' dendiğinde insanın aklına ilk gelen kalp oluyor nedense. Belki de aşka ilk tepkiyi kalp verdiği için bu böyle. Pek çok uzmana göre aşk, beyinde başlıyor, ancak ünlü kalp cerrahı Mehmet Öz, "Beyin olayların farkına varana kadar, kalp ilk tepkileri vererek aşkı çoktan fark etmiş oluyor bile" diyor.

'Aşk' dendiğinde akla ilk gelen kalp oluyor, oysa böbrek, karaciğer, bağırsaklar veya beyin gibi organlar da bu işin içinde. Kısaca aşkın, vücudumuzdaki bütün sistemleri harekete geçirdiğini ve sağlık açısından olumlu etkilediğini söyleyebiliriz.

İstanbul Acıbadem Hastanesi'nden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ali Denktaş, sağlıklı bir beslenme ve yaşam tarzının yanı sıra, huzurlu ve mutlu bir yaşamın da kalp sağlığını olumlu etkilediğini söylüyor. Dr. Denktaş, "Aşk, stresi azaltıyor. Stresin, kalbe zarar verdiğini biliyoruz. Hırslı, stres dolu bir hayatı olan insanların kalple ilgili sorun yaşama riskleri daha yüksek. Bunun nedeni de vücutta yüksek seviyede adrenalin, yani stres hormonu salgılanması. Adrenalin, kanın pıhtılaşmasına, sonuç olarak da kalp krizine yol açabiliyor. Ama daha rahat, huzurlu bir yaşam süren insanların kalple ilgili sorun yaşama riskleri daha az" diyor. Kalp sağlığı açısından aşk işe yarayabilir, ancak Denktaş'a göre âşık olmadan önce başta sigarayı bırakmak çok daha sağlıklı... Özellikle stres hormonlarını azalttığı için aşkın, vücuttaki bütün sistemleri olumlu etkilediğini söylüyor uzmanlar.

Peki âşık olunca vücutta neler oluyor? Başlıca hangi sistemler harekete geçiyor, organlar arasındaki bu 'zincirleme kaza' nasıl gerçekleşiyor?

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, aşkın, insanı genel anlamda rahatlattığını söylüyor. Prof. Dr. Karşıdağ, "Aşk insanı çok rahatlatan, vücuda huzur ve denge veren, günlük hayatta aslında çok gereksiz olup da kafamıza taktığımız birçok olumsuz şeylerin baskılanmasını sağlayan bir duygu. İnsan huzurlu bir aşk yaşadığında stres faktörü belirgin bir şekilde azaldığı için, pek çok sistemin yanında özellikle şeker metabolizması olumlu bir şekilde etkilenir. Vücutta denge uyandıran, huzur veren her şey direkt olarak sağlığı da olumlu etkiler. Dolayısıyla huzurlu, dengeli, iyi yaşanan bir aşk, kesinlikle sağlığı olumlu etkiler" diyor.

Keyifli hormonlar salgılanıyor

Hormonlar da olumlu bir şekilde 'alt üst' oluyor insan âşık olunca. Âşık olunca çok keyifli hormonların salgılandığını belirten uzmanlar, özellikle endorfin hormonundan söz ediyorlar. Prof. Karşıdağ, "En çok bilinen hormonlardan bir tanesi endorfin... Endorfin insanı rahatlatan, huzur veren bir hormon. Örneğin diyabet hastalığında bir ensülin hormonları, bir de ensülin karşıtı, yani adrenalin, kortizol gibi stres hormonları var. Bu hormonların vücutta fazla miktarda salgılanması, şeker dengesini bozuyor. Vücutta stres hormonlarını salgılatan her durum, bütün sistemleri bozacaktır. Tansiyon yükselir, beslenme bozuklukları ortaya çıkar, kalp atışları hızlanabilir, uykusuzluk başlayabilir, gerginlik yaşanabilir, tüm bunlara neden olan şey stres hormonlarıdır. Kabızlık gibi çeşitli sindirim bozuklukları ortaya çıkabilir. Ama stres hormonlarının geri plana düşmesiyle, daha huzurlu, daha dengeli bir ruh halinin ortaya çıkmasıyla beraber birçok sistem olumlu etkilenecektir.

Aşk, kardiyovasküler sistemi etkileyebilir, tansiyon daha düzene girebilir, özellikle de bağışıklık sistemi güçlenir. Çünkü stres hormonları, özellikle de kortizol geri plana düşmeye başlar" diyor. Aşk, vücudun bütün sistemlerini etkiliyor.

Peki beyinde tam olarak neler oluyor? Beynin farklı bölümlerinin aşkın oluşumunda farklı rol oynadığını belirten Psikiyatr Özkan Kobak, "Beynin dış yüzeyi olan beyin korteksi, duyusal ve cinsel yaşadıklarımızı ve öğrendiklerimizi kaydediyor. Frontal korteks, yani beynin ön bölgesi kişisel eğilimlerimizde, duygusal ve cinsel seçimlerimizde rol oynuyor. Beynin bazal gangliyonlar denilen çekirdekleri ise ilişkiyi, cinsel işlevi başlatma ve zevk almada uyarıcı bölgeler. Duygularımızı yönlendirmede en önemli bölge limbik sistem. Limbik sistem de koku, işitme, görme ve doku hislerinin edinilmesinde ve duygusal çekimde önemli bir bölge. Hormonlar da aşk oluşumunda büyük katkı sağlıyorlar. Bunların başında testosteron ve östrojen geliyor. Melatonin uyarıcı hormon, progesteron, prolaktin artışı cinsel çekim ve eylemleri güçlendiriyor" diyor. Yeni bir araştırmadan da söz ediyor Kobak: "Romantik aşkın beyinde nasıl bir etki yarattığını öğrenmek için birtakım denekler kullanılmış. Bu deneklere sevgililerinin fotoğrafları gösterilmiş ve daha sonra beyin görüntüleme teknikleriyle beyinde nerelerin harekete geçtiği tespit edilmeye çalışılmış. Medial insüla denilen beynin orta bölgesi ve beynin ön bölgelerinde daha fazla kan akımı ve hareketlenme görülmüş. Endorfinler de çok önemli. Bunlar daha çok morfin benzeri etki yapan birtakım hormonlar. Bu hormonlar ağrıları hafifletir, vücut direncini artırır, kişinin daha enerjik, pozitif, mutlu olmasını sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir. Aşık olunca ayaklarımızın yerden kesilmesini işte bu hormonlar sağlıyor aslında. Aşk aslında uyuşturuyor bizi".

Aşk hormonları harekete geçirerek mutlu ve sağlıklı olmamızı sağlıyor. Aşk bittiğinde ise kendimizi mutsuz, sağlıksız, güçsüz, bitkin ve hasta hissetmemizin nedeni de zaten bütün bu hormonların aniden geri çekilmesi... Aşk, vücutta bir takım değişikliklerin olduğu ve farklı bir ruh haline girdiğimiz bir durum. Ancak uzmanlara göre bu durum sonsuza dek sürmüyor. Kobak, "Beyindeki değişiklikler, hissettiğiniz olumlu hava, endorfinlerin salgılanması, kalbin hızlı hızlı atması, ilelebet sürmüyor. Kimisinde bu durum 6 ay, kimisinde 2 sene sürebiliyor. Ama yeni bir çalışmaya göre bu 'pozitif havanın' ortalama 2 sene sürdüğünden söz ediliyor. Daha sonra yavaş yavaş bu dinginleşiyor ve aşkın yerini oturmuş bir sevgi, paylaşım, güvene dayalı bir sevgi alıyor" diyor.

Peki "Aşkımız hiç bitmedi" diyenler yalan mı söylüyor? Uzmanlara göre bunu söyleyenler aslında sevgi, güven ve huzuru, "aşk" olarak nitelendiriyor...

Aşkın yan etkileri de var

Mevsimlerin de çok büyük etkisi var duygu durumumuza. Yani "Ben her bahar âşık olurum" gibi sözler boşuna söylenmemiş. Çünkü özellikle de bahar ve yaz mevsimleri, melatonin uyarıcı hormon salgılanmasını, bu dönemlerde kişilerin duyguları çok daha yoğun hissetmesini ve çok daha kolay âşık olmasını sağlıyor.

Aşkın fizyolojisinden söz eden Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Nörofizyolog Dr. Sabri Derman, bu mekanizmanın genellikle, beyindeki çeşitli fonksiyonları uyaran, artıran ve keskinleştiren hormonların ve nörotransmitter denen sinirler arası uyarıları ileten kimyasal maddelerin artması şeklinde işlediğini söylüyor. Özellikle dopamin, adrenalin, oksitosin ve feniletilamin gibi bileşimlerden söz eden Derman, âşık olunduğunda iştah kapanması veya uyku düzeninin bozulmasını da beyindeki ilgili merkezlerin etkilenmesinden dolayı ortaya çıktığını vurguluyor. Derman, "Aşk süresince insanların sadece duyguları değil, görsel, işitsel, kokusal ve dokunsal algıları, bunlarla ilgili verilerin belleğe geçirilmesi de güçlenir. Sevgili ile ilgili en önemsiz sözler ve ayrıntılar belleğe öncelikli olarak geçer ve yerleşir. Sadece duyular değil, duygular da şiddetli solunum, nefes artışı, kalp atım sayısı artması, terleme, ağız kuruluğu, midede ağrılar, kaslarda zayıflık ve titremelere yol açabilir. Merkezi sinir sisteminin duygularla ilgili limbik sisteminde ve bağlantılı bölgelerdeki tüm reaksiyonların artması ve keskinleşmesi, sadece mutluluk ve haz veren duyuların ve duyguların değil, üzüntü ve acı verenlerin de aşırı şekilde algılanmalarına ve tepki görmelerine neden olur" diyor. Yani başkası söylese duymayacağınız veya aldırmayacağınız bir sözcük devasa anlam ve önemler kazanabilir, gülüp geçeceğiniz olaylar ise pek çok davranış bozukluğuna, hatta ayrılık ve intiharlara dahi yol açabilir.

Derman, "Özellikle mantık, sağduyu, çok yönlü düşünsel becerilerin yönetildiği beynin frontal lobundaki işlevsel değişiklikler, âşıkların 'herkesi kör, elâlemi aptal saymalarına' neden olur, normal zamanda almayacakları riskleri almalarına ve çıkarsamalar, genellemeler, zihinsel silmeler yapmalarına sebep olur" diyor. Derman'a göre aslında aşk, beyinde birtakım 'hasarlara' yol açıyor. Derman, "Beyinlerinin ilgili bölgelerinde hasar oluşması veya kimyasalların etkilerini ortadan kaldıran maddeler, aşkla ilgili duyu ve duygu fırtınalarını da bloke edebilirler. Mesela birçok antidepresan ilaç orgazmı ve ejekülasyonu zorlaştırabilir, kan basıncı düşürücüler ereksiyon sorunu yaratabilir, diğer ilaçlar duygusal küntleşmelere yol açabilir. Öte yandan alkol ve ecstacy, amfetamin gibi merkez sinir sistemini zehirleyecek derecede uyarabilen maddeler, cinsellik ve aşkla ilgili dürtü ve duyguları da arttırırlar ya da azdırırlar. Aşkın sağlıksız etkileri, özellikle tek taraflı veya dengesiz olunca, olumsuz duyguların ve yol açtıkları bedensel işlevlerdeki bozukluklar nedeniyle ortaya çıkar" diyor.

False