GeriAşk New York'ta seks
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

New York'ta seks

"Hayatımızda ciddi bir şekilde rol alan Amerikan yapımı film ve dizilerin empoze ettiğinin aksine, New York'ta seks, dünyanın başka yerlerindekinden pek de farklı yaşanmıyor."

İki farklı kuşaktan oluşan kalabalık bir aile yemeğindeyiz. Anne, baba, onların arkadaşları, dayılar, yengeler, kardeşler, kuzenler uzun zamandan sonra bir araya gelmenin keyfini çıkarıyoruz. Söz dönüp dolaşıp cinselliğe, açık saçık fıkralara geliyor, orada takılıp kalıyor. Bir ara, birinci kuşağın masasından, bizim masaya "Siz daha çocuksunuz, bilmediğiniz neler var?" gibi bir laf geliyor.

Bir başkası ortamı kışkırtmak için bizim adımıza laf sahibine sesleniyor: "Onları biliyorlarmış, sen başka bir şey varsa onu anlat." Bunun üzerine laf sahibi bir bana, bir de ablama bakıyor ve katiyen şaka olsun diye değil, son derece inanarak şöyle diyor: "Bilmezler mi tabii, biri kaç yıl Londra'da yaşadı, öbürü New York'ta yaşıyor!"

"Var mı zenci enişte?"

İşte olay budur! Yurtdışında, hele New York gibi seks çağrışımlı bir şehirde yaşıyorsanız, etrafınız sizin tabulardan arınmış, zincirlerinden boşanmış, pırıltılı bir özel hayat sürdüğünüzü düşünmekten kendini alamaz. New York'un imajı bu: 'Hızlı, aktif, trendy, hareketli ve seksi'.

Ben artık "Zenci enişte var mı, zenci enişte?" diye soran zevzek arkadaşları dikkate almıyorum ama Seks and the City dizisini izleyip "Ay nasıl oralarda hayat, öyle mi yaşıyorsunuz hakikaten?" diyenleri anlıyorum. Çünkü birçoklarının kafasındaki New York imajı dizilerle, Hollywood yapımı filmlerle, New York'un daha çok ışıltılı yüzüne odaklanan haberlerle oluşuyor.

Kariyer sahibi, çekici ve her anlamda bağımsız dört New Yorklu kadının hayatını anlatan Sex and the City dizisi, New York'un 'seksi' imajını, 'New York'ta seks başkadır' mitini epeyce pekiştirdi. Öyle de güzel pekiştirdi ki, yalnızca dünyanın ya da Amerika'nın geri kalanını değil, bizzat bu şehirde yaşayanları da kendine inandırdı. Mesela ben bu yazıyı yazarken bile, New York'ta bir yerlerde Sex and the City'deki gibi hayatların olduğuna, benimse biraz bana uymadığından, biraz da boyum yetmediğinden o hayata karış(a)madığıma safça inanıyorum.

New York'ta seks nasıl yaşanıyor hakikaten? New Yorklular seks partnerlerini nerede, nasıl buluyorlar? Ne kadar özgür yaşıyorlar? Seks and the City dizisinin karakterleri gibi yaşayan insanlar gerçek hayatta da var mı? Ben, dizideki gibi kadınlara rastlamadım. Rastlayana da rastlamadım.

Bu, böyle kadınların olmadığı anlamına gelmez ama en azından sayılarının az olduğunu kanıtlar. Belki ezici çoğunluğumuz o kadınlar gibi değiliz ama hepimizin içinde hepsinden biraz var. Carrie gibi trendy olmak çok az kadının harcı ama onu izleyip neyin moda olduğunu öğreniyoruz. Hepimiz kariyerimize önem veriyoruz ama anne olmak da istiyoruz.

Dizinin yazarı, Miranda karakterini bu yüzden doğurttu belki de! Kadınlar da tek gecelik ilişkiler yaşıyorlar. Sonra pişman olabiliyorlar. Halbuki Samantha öyle mi? O hiç arkasına bakmıyor. Aferin ona! Bir de beyaz atlı prens hayalleri kuran Charlotte karakteri var.

Beyaz atlı prens bir türlü tanışamadığımız masal kahramanı değil mi? Sonuçta gerçeği değil ama gerçek kadınlık hallerini ve özlemlerini çok şık bir paketle kadınlara sunuyor Sex and the City. Bu yüzden diziyi ilgiyle, kıskançlıktan çatlamadan seyrediyoruz. Aslında Carrie, Samanta, Miranda ya da Charlotte gibi olmak değil isteğimiz. Hepsinden bir parça taşımak.

Yatak odaları

Diziyi bir kenara bırakalım, gerçek New Yorklular'ın yatak odalarından içeri bakalım. Gündelik hayatın kendini her an yenilediği, dinamik, hızlı akışın tersine, yatak odalarında işler çok eskilerden beri nasılsa, yine öyle sürüp gidiyor. Bunu söyleyen, seks uzmanı psikolog June Reinisch. Prof. Reinisch New York Seks Müzesi'nin danışmanı, Kinsey Enstitüsü Seks Raporu'nun yazarı, yıllardır akademik çalışmalarının yanı sıra terapi de yapıyor:

"Yatak odalarında devrim olmadı, olacağını da sanmıyorum. 2003'ün New York'unda bundan 50 yıl öncesine göre ne değişti derseniz, 60'lardan bu yana oral seks biraz arttı. Çiftler cinsel sorunlarını kendi aralarında daha çok konuşmaya başladı. Ama evrimsel bir değişim çok yavaş oldu." 60'ların 'cinsel devrim'ine de fazla prim vermiyor Reinisch:

"O tarihlerde hakikaten cinsel özgürlük rüzgarları esti Amerika'da. Bu konular enine boyuna konuşuldu. Ama medyada, filmlerde, panellerde konuşuldu. Çoğunluk da uzaktan izledi olup bitenleri, bizzat yaşamadı. 60'lardaki cinsel özgürlük, kopan gürültüye kıyasla çok az kişinin hayatını doğrudan etkiledi."

Havada seks kokusu var

New York'un Amerika'dan farklı olduğu hep söylenir. New York her milletten insanın yaşadığı kocaman bir dünya şehri. Ama sonuçta bir Amerikan şehri. Cinselliğin cömertçe kullanıldığı Amerikan reklamlarının arkasına saklanan, Amerikan tutuculuğunun izlerini taşıyor. Geçenlerde televizyonda izlediğim bir belgeselde, bir İngiliz erkeği Amerikalı kadınların tutuculuğundan dert yanıyordu: "Biz İngiltere'de gece bir kadınla çıkarız, birbirimizden hoşlanırsak beraber oluruz, ertesi gün herkes kendi yoluna gider. Buradaki kadınlar, ilk buluşmada öpüşmem, beşinci buluşmadan önce sevişmem gibi kurallar geliştirmişler," diyordu. Avrupalılar da, kadın erkek ilişkilerini daha spontan, daha kuralsız yaşadıklarını iddia ediyorlar, çıplaklık konusunda daha rahat oldukları söylüyorlar.

Bütün bunları düşününce Alman arkadaşım Mario Kaiser'in sözleri New York'un durumunu çok güzel özetliyor: "There is a lot of sex in the air, but no real fuck!" demişti bir keresinde. Tercüme lafın tadını kaçıracak ama "Havada çok seks kokusu olsa da, gerçek seks yok," diyerek derdimi edeplice anlatmış olurum sanırım.

Uzun lafın kısası New York'ta seks, dünyanın başka şehirlerinden farklı yaşanmıyor. Ama herkesin fantezi hakkı sonuna kadar saklı. İsteyen, New York'a gelen kadınların uçaktan iner inmez bir zenci sevgili edindiğini düşünebilir. Tıpkı New Yorkluların da uzak ülkelerde yaşayan, erkeğin zevkinin kölesi olan kadınlarla ilgili fanteziler kurduğu gibi.

Yalnızca fantezi değil, atış da serbest. Bir haftalığına New York'a gelip de, birkaç Amerikalı kadının kalbini titretmeden memlekete dönmek olur mu! Bu fanteziler, bu mitler gerçekleri değiştirmiyor belki ama iyi ki de varlar. Aksi halde 'New York'ta seks' konulu bir yazı, yazanı da okuyanı da çok sıkardı.

ZEYNEP GÜVEN / Milliyet Popüler Kültür

False