GeriAşk Her aşk uzun sürmez!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Her aşk uzun sürmez!

Her aşk uzun sürmez!

"Bir ömür sürecek diye başladığımız ilişkilerimizin kısa süre içerisinde sonlanmasının nedenlerini merak ediyor musunuz?"

Bir aşkın bitişi için bazen tek bir cümle yeterli olur. "Uzun zamandır ilişkimizin içindeki önceliklerimizin farklı olduğunun ayırdına vardık." Mükemmelmiş gibi gözüken ilişkiler nasıl olur da böyle apansız bir ayrılık kararıyla bitiverir? Oysa ki her şey vardır mutlu olmak için çoğu zaman...

Gitmek ya da kalmak?

Her insan kendisine ilişkisi sırasında "Devam etmeli miyim?" diye sormuştur. Cevap gümüş tepside önünüze sunulmaz. İlişkinin son demlerini mi yaşadığı, yoksa biraz ilgi ve çaba ile tekrar yoluna girip giremeyeceğini belirten bir derece yok, çünkü her ilişki bambaşka koşullar ve kişilerle yaşanıyor.

Bazı durumlarda ilişkilerde yaşanan küçük krizler sorunun kaynağını bulup düzeltmek adına faydalı olabilirler, fakat endişeler bazen çok erken ortaya çıkabilir. Sıkıntılı geçmiş 6 hafta ya da 5 ay. Sevdiğiniz insan daha öncekilerden farklı ve önemli, ama doğru adam o mu? Dışarıda bir yerlerde daha doğru birisi yok mu? Onu iş takıntılı bir insan olarak kabullenip bu gerçekle yaşamak istiyor musunuz? Eğer doğru adam o ise bu kadar sık kavga etmeniz normal mi? Bu işin buraya kadar olduğunu dürüstçe kabul edip kendi yolunuza mı gitmelisiniz?
Zamanımızın gözde prensibi "işlemiyorsa at, yenisini al, değiştirmeye çalışma" burada da hayatımıza giriyor. Maalesef ki sürekli bu prensibi uygulayan bir insan, ilişkisinin biraz daha çabayla mükemmel olup olamayacağını bilemeyecektir

Tehlikedeki ilişkiler

Amerikalı Psikolog Michael S. Broder gerilimli ilişkileri (sık sık ayrılık yaşayan çiftleri) üç değişik tipte nitelendiriyor.
Bunlardan birincisi "fırtınalı ilişki": Tutku temeline kurulmuş fakat duygusal anlamda paylaşımların yoğun olmadığı ilişki çeşididir. Uyum ve yakınlığı engelleyen psikolojik bir durumdur. İki taraf da birbirlerinde şehvet bulabildiklerini fakat güven ve aidiyet duygusu bulmadıklarını kabul etmek istemezler. Sık sık yaşadıkları tartışmaları erotik bir atmosfer oluşturmak için araç olarak da kullanırlar. Yoğun cinsel ilişki için öfke tetikleyici bir duygudur. Cinsel ilişki ise bu çiftin birbirlerine yakın alabildikleri yegane boyuttur. Michael S. Broder'e göre, öfkeyi oluşturan durum çoğunlukla çözümlenmeden öylece bırakılır.

Kırmızı alarmın çaldığı diğer bir ilişki çeşidi de "umursamaz ilişkiler"dir: Bu durumda karşılıklı tutku ve istekten eser kalmamıştır. İlişki rahat vakit geçirmek ve yabancılaşmaktan kurtulmak için bir yol alarak görünür. Broder, "Öfke faktörü fırtınalı ilişkilerdeki gibi bu tür ilişkilerde de önemli rol oynar. Temel fark tartışmak ya da kavga etmekteki isteksizlikten kaynaklanır" diyor.

Üçüncü seçenekte ise "tek taraflı ilişkiler" adı verilen tip bulunmaktadır. Bunların sorunu bir eşin diğerine göre çok daha fazla enerji ve çaba sarf etmesidir. Bir tanesi gelecek için planlar yapıp sonsuz mutluluğu hayal ederken diğeri bunlara katılmak yerine dalga geçmekle meşguldür. Bir tarafın aidiyet ve tutkuyu yoğun olarak hissettiği bu çeşit sorunlu ilişkilerde diğer tarafın bu hislerle alakası yoktur. Bu çeşit gerilimli bir ilişkinin içinde olan insanların kendilerine sorması gereken asıl soru: "Değişme şansımız var mı, yoksa yanlış olan ben miyim?"dir.

İlişki taraması

İlişkinizin ne durumda olduğunu anlayabilmeniz için 5 soru geliştirdik. Cevaplara göre umut olup olmadığına karar verebilirsiniz. Her adımda önemli olan ilişkinizin değişik boyutlarını, birlikte paylaşılmış değişik tecrübeleri de düşünüp bunların ışığında sağlıklı bir karara varmaktır.
Beklentilerinizi, iyi bir ilişki nasıl olmalı konusundaki fikirlerinizi bir kenara bırakmayı deneyin. Bundan sonra kendinizin ve partnerinizin yaşam tarzını gözlemleyerek uyumlu olup olmadığınızı düşünün.

Yaşadığımız zamanın en büyük fenomenlerinden biri ilk zorluğu gördüğünde havlu atan insanlara dönüşüyor olmamız. Pazar günleri siz yürüyüşe çıkmayı seviyorsunuz, o ise bilgisayarın başından kalkmıyor. Siz sosyal ortamlarda daha fazla bulunmak istiyorsunuz o ise evde oturmayı seviyor. Bunlar insanlar tarafından ciddi sorunlar olarak algılanmaya başlandı. Bir ilişkide her şeyin baştan sona uyum içinde olması gerektiğini düşünen insanların sayısı gittikçe artıyor. Psikologlara göre bir ilişkinin mutlu ve tatmin edici olabilmesinin yolu, sevgiyi kaderin ellerine bırakmak yerine geliştirebilmek ve değiştirebilmekten geçiyor. Bu düşünce tarzı hayatın hangi noktalarında uyumlu olduğunuzu ortaya çıkarmak için gerekli olan ilk koşul.

Bir olaydaki gerçekten iyi olan yönleri keşfedebilirsek, kötü yönlere katı anmaya da hazır oluruz. İlişkinizde en mutlu olduğunuz zamanları düşünün. Geriye dönüp baktığınızda o zamanlar her şeyin mükemmel olduğunu söyleyebilir misiniz?

Çoğu ilişkide tarafların kendilerini birlikteyken mutluluk, sıcaklık ve bağlılık içinde hissettikleri dönemler olmuştur. Geriye bakan bazı çiftler ise ilişkilerinin en iyi döneminde bile aslında pek iyi durumda olmadıklarını düşünebilirler. Bu tarz ilişkiler ilk başlarda birlikte olmalarını sağlayan şeyler yüzünden biter. Sadece heyecan verici ve spontan değil aynı zamanda sorumsuz olduğunu da düşünmeye başlarsınız. İlk başlarda hormonlarınız sizi parmaklarında oynatırken, bu problemin çözülebilecek bir şey olduğunu düşünürsünüz. Fakat zamanla iç sesiniz gerçeği fısıldamaya başlar: "Bu bana çok-;- az, fazla güvensiz, çok daraltıcı..." Bu sesi bastırmışsınızdır çünkü onun doğru olduğuna her halükarda inanmak istemişsinizdir.
Birbirinize dokunmaktan hoşlanıyor musunuz? Birbirinizin yakınlığına ihtiyaç duyuyor musunuz? Mevzu ne sıklıkta seks yaptığınız değil. Bu her çift için farklı olacak bir sayıdır. Soru, "partnerinize dokunmak, sarılmak, okşamak gibi içgüdülerinizin olup olmadığı". Dokunuşlar bedensel ilişkinin ve duygusal bağın oluşması için gereken temel taşlardır. İlişkideki büyü birbirine ilgi duyduğunu göstermekten geçer. Bir taraf bu bağ kurma çabalarını yok sayıyor ise öteki duygusal anlamda bir uzaklaşma yaşar. Bu durum çoğunlukla tatmin edilemeyen cinsel ihtiyaç ya da benzeri çatışmalardan dolayı ortaya çıksa da fiziksel çekimin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez. Burada dikkat edilmesi gereken söz konusu olan durumun öfke ya da kırgınlıktan dolayı dokunmayış değil de uzun zamandır süregelen bir fiziksel duygu eksikliği olduğudur.

Ortak bakış açılarınız, planlarınız var mı? Uzun süreli ilişkilerde öyle zamanlar olur ki aşka dair en ufak bir kıvılcım hissetmediğiniz haftalar olmuştur. Partnerinizin varlığı bile sizi sinir eder. İlişki terapistlerine göre bu durumdan kurtulmanın en iyi yolu ortak amaçlar, planlar yaratmaktır. Bu şekilde neden başkasıyla değil de "o" insanla birlikte olduğunuzu hatırlarsınız. Sözü geçen planlar hobiler değil gelecekle ilgili büyük projelerdir. Bir çift için refah seviyelerini yükseltmek bir amaç olabileceği gibi çocuklarla pekişecek huzurlu bir aile atmosferi yaratmak da olabilir. Ne olursa olsun ortak hedefler zor zamanlarda ilişkiyi kurtarmayı değerli kılacak etkenlerdir.

Problemleriniz çözülse bile ilişkiyi sürdürmekte kararsız mısınız? Çoğu insan kendini ilişkiye tam olarak bırakmaz çünkü bilinçaltında kendisi için daha uygun başka bir eş olduğuna inanmaktadır. İnanması zor ama gerçek şu, sonsuz bir uyum rüyalarınızdaki erkekle bile mümkün değil. Doğru insanı bulmak için doğru insan olmak gerekir.

Bu soruları cevapladıktan sonra bile gitmek ya da kalmak arasında yapacağınız seçimden yüzde yüz emin olamayabilirsiniz. Ayrılık aylarca sürebilecek bir süreçtir. Yeni bir başlangıç da öyle. Emin olamadığınız durumlarda ihtimalleri ve olası sonuçları tanımak faydalı olacaktır.

False