GeriAşk Aşk acısı üzerine...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Aşk acısı üzerine...

"Aşkı yaşamak ne kadar güzel olsa da onu kaybetmek de mümkün, terk edilmek de... Uzmanlara göreyse sevmenin insana yakışır taraflarından birisi de, yitirdikten sonra bunun yasını tutabilmek, hatta doya doya ağlayabilmek..."

Aşk, insanlara mutluluğu tatıran en önemli duyguların başında geliyor. Ancak aşkı yaşamak ne kadar güzel olursa olsun, onu kaybetmek de mümkün, tek edilmek de. Zaten etrafımıza şöyle bir baktığımızda gözü yaşlı bir çok kadın ya da erkeğe rastlamamızın en büyük nedeni de budur. Zamanında hepsinin gerçek aşkı bulduğunu zannederek ona tutunduğu bu insanlar gün gelip de ellerindeki aşkı kaybedince 'elde var sıfır' ile yüzleşmişlerdir.

Aşk acısı çeken kişi neler yaşar?

Uzmanlar kişilerin ayrılıktan sonra geçirilen prsikolojik evrelerin, kişinin bir yakınını kaybettiği zaman hissettikleriyle benzer özellikler taşıdığını belirtiyorlar. Kişiler önceleri olanlara inanamıyor ve bir şaşkınlık süreci yaşıyor. Daha sonra ise bu duygu öfkeye dönüşüyor ve kişinin kendisiyle pazarlık devresi başlıyor.

Bu dönem içinde kişi terk eden kişinin adını bile duymaya tahammül edemiyor. Söz konusu kişinin beğenmediği yanlarını iyice abartma yoluna gider. Bu dönem içinde en sık rastlanan durumlardan biri de, yine söz konusu kişiyle yaşanılan eski kırgınlıkların hatırlanmasıdır. 'Abaca şöyle yapsam ayrılmaz mıydık' ise, gibi sorularla sürekli zihnini meşgul eden kişinin, tekrar bir arada olma olasılığının olmadığını anladıkça acısı derinleşir, yalnızlık ve çaresizlik duydusu artar.

Ayrılığın kişi üzerindeki etkisi

Belli bir süre hayatı paylaştığımız kişiyle yollarımızı ayırmak ne olursa olsun her kişiyi sarsacaktır. Ayrıldıktan sonra yaşanan süreç, terk eden ya da etmeyen herkes için çok zordur. Özellikle de uzun süren ve ileriye dönük olarak birbirlerine ruhsal yatırım yapan, belki de evlenmeyi planlayan kişilerin birlikteliği sona erdiğinde, ayrılık sendromunun şiddeti de ona göre olacaktır.

Uzun süreli ilişkilerde günlük hayatın tüm alışkanlıkları paylaşılır. İki aşık olmanın yanı sıra aynı zamanda iyi iki dost ve hayat arkadaşı haline dönülür. Kişinin yaşamının büyük bir bölümü haline gelmeye başlayan böylesi bir ilişkinin kaybı ise sadece bir aşk ilişkisinin değil, hem sevgilinin hem de yegane yol arkadaşının kaybıdır ve kişide onarılması zor yaralar açabilir. Özellikle böylesi ilişkilerin sonlanmasından sonra kişi, 'kayıp duygusu' çok daha derin yaşar. Üstelik çoğu ilişki ise sevgi tükendiği için bitmez. Sevgi devam ettiği halde terk edilmek ise ayrılık acısını arttırır.

Acıyı dindirmek mümkün mü?

Hemen her yerde, iyi bir ilişkinin nasıl olması gerektiğine dair tavsiyelere rastlayabiliriz. Ancak unutulan en önemli şeylerden biri de, iyi bir ilişkiden söz edebileceğimiz gibi, iyi bir ayrılıktan da söz edebileceğimiz gerçeğidir. İlişkiye ait hesaplaşmaların yapıldığı, ayırlık nedeninin her iki tarafça da açıkca konuşulabildiği durumlarda, iyi bir ayrılığında adımı da atılmış demektir. Bu dönemde de yukarıd bahsedilen evreler yaşanmaya başlar. Bu dönemde kişinin dikkate alması gerken en önemli konu ayrılık acısını arttırmamaya dikkat etmektir. Ayrılınan kişiyle iletişim kurmaya çalışmak ise, kişilerin içine düştüğü en büyük yanılgıdır. Çünkü bu olay, zaten varolan bir yarayı kanatmaktan başka bir işe yaramaz.

Yine ayrılık sonrası dönemde dikkat edilmesi gerken noktaların başında alkol ve uayrıcı gibi maddelerden olabildiğince uzak durulması ve uzman bir hekime danışılmadan herhangi bir ilaç kullanmamak gerekir. Bunun yanında yakın dostlarla dertleşmek, iş veya hobilere daha fazla vakit ayırmak ve günlük hayata geri dönmeye çalışmak gerekir.

Arkadaş kalınabilir mi?

Ayrılıklardan sonra arkadaş kalmak mümkün mü? Zaman zaman bir kılişe, zaman zamansa gerçek bir temenni olarak karşımıza çıkan bu tememmi, aslında 'kayıp' duygusunu ve azaltmaya yöneliktir. Ancak uzmanlar taze bir ayrılıktan sonra ayrılınan kişiyle sık sık bir araya gelmenin ve arkadaş gibi davranmaya çalışmanın kişilerin daha da öfkelenmesine karşısındakileri kırıcı davranışlar sergilemesine neden olabiliyor. Şunu anlayabilmek çok önemli: Karşımızdaki kişiye hissettiğimiz duygular bitmeden tam olarak arkadaş olabilmemiz mümkün değil. Ancak, ayrılıktan belli bir süre sonra, herkes kendi hayatına sağlıklı bir şekilde devam etmeye başladığında, kişiler hala istiyorsa arkadaş olabilmek mümkün oluyor.

Çivi çiviyi gerçekten söker mi?

Ayrılık yaşandıktan sonra insanların içine düştüğü en büyük yanılgılardan bir tanesi de 'çivi çiviyi söker' mantığıdır. Genellkile yalnız kalmaktan korkan kişilerin başka biriyle avunma isteğiyle veya çevreye karşı terk edilmişliğin ezikliğinden kurtulmak için yapılan bu eylem, aslında aşkın doğasına aykırıdır. Kaybedilen bir sevginin yasını tutmadan başka bir ilişkiye girmek, aslında bir sonraki ilişkide yaşanabilecek problemlere davetiye çıkartmaktan başka bir işe yaramaz. Uzmanlar sevginin insana yakışır taraflarından birinin de; yitirdikten sonra bunun yasını tutabilmek, hatta doya doya ağlayabilmek olduğunu söylüyorlar.

Çünkü ayrılığın hakkıyla yaşanması, kişinin daha sonra yaşayacağı ilişkilerin de daha sağlıklı olmasına neden oluyor. Çünkü ayrılıktan gerekli ders ve olgunluğu çıkartmayan kişi, geride kalan ilişkisinin tüm zaaflarını da üzerinde, dolayısıyla da yeni ilişkisinde de taşıyor.

False