GeriCinsellik Sizinkinin adı ne?
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Sizinkinin adı ne?

"Cinsel organınız sizin ve karşınızdaki için ne anlam ifade ediyor? Siz sevgilinizin cinsel organına isim takanlardan mısınız?"

Yüzyıllar boyu ekonomik ve sosyo - kültürel değerlerin sınırladığı ayrı kulvarlarda yaşamlarını sürdüren iki ayrı cins, iki ayrı kader ve iki ayrı yaşam çizgisi... Çizgilerin kesişmesi ve kaderlerin benzeşmesi çağdaşlaşmayla başlıyor. Özgürleşen kadın, ekonomik ve sosyal yazgıların baskısına meydan okuyor ve artık erkekle beraber büyüyen, okuyan ve çalışan ayrı bir birey, ayrı bir kişilik haline geliyor. Peki bu, kadın ve erkeğin anatomik yakışı ve cinsel kimliklerinin inşası için de geçerli özellikler mi?

Fransa'da penisin bir ruhu olup olmadığı sorusu üzerinde fikir yürüten seksologlar, her erkeğin penisini, ayrı bir kişilik olarak algıladığı sonucuna varmışlar. Bazen kontrol altına alınamayan kaprisli ereksiyonlarla başına buyruk hareket eden küçük bir çocuk, bazen bir kardeş kadar şefkatli, bazen ortak bir zevki paylaşan bir suç ortağı, bazen güçlü bir rakip, bazen de saygı duyulan bir arkadaş olan penis, erkeğin kişileştirmeye yatkın olduğu ve değişik kimliklere bürünen bir aktör oluveriyor adeta. Aslında 'o' hep sahnede, hep ortada, başka bir deyişle kadının saklanmış, sarmalanmış, gizlenmiş, elle tutulacak ve gözle görülecek mesafede olmayan vajinasına göre kolaylıkla uzanılabilecek bir noktada. İşle tam bu görünürlük ve gizlilik ayrımında şekilleniyor vajinaya ve penise yüklenen farklı çağrışımlar, semboller ve roller.

Kadınlar daha şanssız

Küçüklüğünden beri penisinin geçirdiği değişimlere tanık olan, onunla beraber büyüyen, onun neye benzediğini gözlemleyen bir erkeğe göre kadın, cinsel organının keşfinde erkekler kadar şanslı değildir. Gömülmüş, içerlerde bir yerde gizlenmiş vajinayla kadının kurduğu ilişki, erkeklere göre çok daha karmaşık. Engebeli ve gizemli bir yolda bilinmeze doğru yürümeye benzer.
Yine Fransa'da yapılan aynı araştırmada, kadınlardan vajinalarını çizmeleri isteniyor. Kadınların resmettikleri şekiller anatomik gerçeklerle pek az ilgili, hayali... Araştırma, şaşırtıcı sonuçlar doğuruyor, işte bu bilinmezlik vajinayla ilgili sıkıntı ve korkuların, psikolojik tıkanıklıkların bir göstergesi olsa gerek. Gerçekten de kadınlara daha önce hiç ayna karşısına geçip vajinalarını inceleyip incelemedikleri sorulduğunda olumsuz cevaplar olumluları sollar. Kadının vajinasıyla kurduğu bu mesafeli ilişkiyi ataerkil toplumlara özgü bazı özelliklerle de açıklayabiliriz. Başka bir deyişle, bu toplumlarda görülen yasaklar ve tabuların, disiplinli bir eğitim anlayışının, günah korkusunun ve anneye karşı suçluluk duygusunun, vajinayı tanımadaki çekingenlik ve tereddüdün altında yattığını ileri sürebiliriz. Cinsel hayatlarında bu tür ruhsal ve psikolojik tutukluklarla karşı karşıya olan kadınlarda, her cinsel ilişki öncesi ve sonrası yıkanmak, cinsel partnerinin oral seks isteğini geri çevirmek, cinsel organına dokunamamak, ondan konuşamamak, cinsel ilişkiyi hayvani, kötü ve kirli gibi olumsuz sıfatlarla nitelemek gibi nevrotik saplantılar da gözlemlenebilir.

Penis kahramanlığın sembolü

İşte bir parmak kadar basit, apaçık ve ortada olan, küçük yaşlardan itibaren gurur ve meydan okumayla, kahramanca teşhir edilen, iktidarın ve erkekliğin sembolü olan penis, erkekler tarafından kişileştiriliyor, kendisine bir ruh atfediliyor ve sanki apayrı bir hayat sürdürüyor. Örneğin, İngiltere'de ressam Gray Jolliffe tarafından yaratılan ve bir çizgi roman kahramanı olan "Wicked Witly" (Günahkar Witly) sadece bir penis. "Man's Best Friend" (Erkeğin En İyi Arkadaşı) adlı çizgi romanın başkahramanı olan Wicked Witly, sahibiyle konuşuyor, onu motive ediyor ve ona öğütler veriyor. Bu yaramaz ve bilge penis İngiltere'de cinsel hastalıklarla savaşın sembolü olmuş adeta. 1971 yılında İtalya'da "Alberto Moravia" tarafından yazılan "Lo e Lui" (Ben ve o) adlı roman da penisin kişileştirilmesiyle ilgili örneklerden biri. Kadınlar ise, bir önceki paragrafta sözünü ettiğimiz etkenlerin de sonucu olarak vajinalarını nesneleştiriyorlar. Fransa'daki araştırmaya göre bu konuda görüş bildiren doktorlar ve seksologlar, kadınların vajinalarını adlandırmaktan kaçındıklarına ve vajinalarını "Şu, bu, orası" diye işaret zamirlerine indirgediklerine dikkat çekiyorlar. Yine aynı seksolog ve doktorlara göre kadınlar, kaynağını bilmedikleri bir tatminsizlik duygusu içinde ve tam olarak neyi 'onarmaya' geldiklerinin bilincinde olmaksızın kontrole geliyor ve fizyolojik açıdan 'oralarında' bir şeylerin ters gittiğini de öğrenince şoke oluyorlar.
Penislerini ayrı birer kişilik olarak gören erkekler ise, üçüncü tekil şahsı kullanarak "O iyi değil", "O hasta", "O kafasına göre hareket ediyor" gibi deyimlerle cinsel organlarına insani özellikler yüklüyorlar. Penislerine özerk bir hareket alanı tanıyan erkeklerde, "Karımı ben aldatmadım, penisim aldattı", "Ben suçlu değilim, o suçlu" tarzında çift kişileştirmeyle suçluluktan sıyrılma gibi pratik söylemlere de rastlamak mümkün. Bu arada, başarılı bir cinsel ilişki sonrası övülen, göklere çıkarılan bu en iyi arkadaş, yardımcı ve sırdaş, kötü bir cinsel deneyimden sonra ise, yaşanılan bozgunun tüm sorumluluğunu sırtına yüklenen beceriksiz, sakar, erkeğin taşımakla yükümlü olduğu bir araca indirgeniveriyor adeta. Bazen başrolde olan, taçlandırılan çok iyi bir oyuncu, bazen de hoyratça hareket eden katlanılması zorunlu olan bir figüran.

False